Azerbaycan ve Ermenistan arasında Dağlık Karabağ nedeniyle çıkan çatışmaların durdurulması amacıyla Mayıs 1994’te Kırgızistan’ın Bişkek şehrinde ateşkese ilişkin protokol imzalandı. Tarihe “Bişkek protokolü” olarak geçen bu anlaşmayla sıcak çatışmalara ara verilirken, Dağlık Karabağ ve çevresindeki 7 bölgede Ermeni işgali halen devam ediyor. Ateşkes anlaşmasının imzalanmasına rağmen her gün bölgeden işgalci Ermenistan ordusunun ateşkes ihlallerine ilişkin haberler gelmektedir. 2014 yılının ilk beş ayında cephede toplam 2242 kez ateşkes düzeni ihlal edildi. Ateşkesin ihlali üzerine çıkan çatışmalarda ve mayın patlaması sonucu Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin 9 askeri şehit oldu. 13 ordu mensubu (8 kişi mayın patlamasında olmak üzere) ve 2 sivil yaralandı.(1905.az)
***
Araz Aslanlı’nın aynı başlıklı yazı dizisinden: Mayıs 1994`te Ateşkes Anlaşmasının imzalanmasına kadarki süreçte hangisinin ne kadar iyiniyet taşıdığı halen tam olarak bilinmemekle beraber çok sayıda ateşkes girişimi söz konusu oldu. İşin ilginç yanı sonuncusu dışındaki hepsi başarısız olan bu ateşkes girişimleri her defasında iyi niyetli tutumunun karşılığı olarak Azerbaycan’ın zarar görmesiyle sonuçlandı. Bazı girişimlere kısaca göz atalım.
Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki çatışmaların sona erdirilmesine yönelik sonraki ilk ciddi girişimler İran`dan geldi.
24 Şubat 1992’de İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Velayeti, taraflar arasında arabuluculuk yapma amacıyla bölgeye bir ziyaret gerçekleştirdi. Taraflar arasında ateşkes için temel konularda uzlaşmaya çalışılırken Ermenistan tarafı Hocalı Soykırımı’nı yaptı. İran’ın bir sonraki benzer girişimi de ateşkes açısından başarısızlıkla sonuçlandı.
Nisan 1992 sonuna doğru İran’ın arabuluculuk girişimleri de artmış ve 7 Mayıs 1992’de, Tahran’da Azerbaycan Devlet Başkanı Vekili Yagub Memmedov, Ermenistan Devlet Başkanı Levon Ter-Petrosyan ve İran Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani arasında sorunun çözümüne yönelik görüşme gerçekleştirilmiştir. Görüşme sonucunda Azerbaycan ile Ermenistan arasında sekiz maddeden oluşan bir anlaşma imzalanmıştır. Ama anlaşma imzalandıktan sadece iki gün sonra 8 Mayıs 1992’de Ermenistan ordusu bölgenin anahtarı konumundaki Şuşa’yı, 17 Mayıs 1992’de ise bölgeyi Ermenistan’a bağlayan Laçın’ı işgal etmiştir. Bu da İran’ın arabuluculuk ve Ermenistan’ın barış konusundaki tutumunun “samimiliği” konusunda sorular ortaya çıkarmış ve bir barış girişiminin de sonuçsuz kalmasına neden olmuştur.
Haziran 1992`de AGİT çerçevesinde yoğunlaşan arabuluculuk ve ateşkes girişimleri Ermenistan`ın yeni koşullar ileri sürmesi üzerine yine yarım kalmıştır. Şöyle ki, Ermenistan temsilcilerinin barış görüşmelerine eski DKÖB coğrafyasında yaşayan Ermenilerin resmi sıfatla katılmalarını istemesi ve aksi taktirde toplantılara katılmayacaklarını söylemesi, 29 Haziran-7 Temmuz arasında yapılacak olan Roma görüşmelerinin 3. turundan ve 15 Temmuzda yapılması planlanan 4. turundan sonuç alınmasını engellemiş ve durum Roma görüşmelerinin katılımcıları tarafından tepkiyle karşılanmıştır.
Çatışmaların şiddetlenerek devam etmesi uluslararası gözlemcileri yeniden arabuluculuk yapmaya itmiştir. 26 Ağustos 1992’de Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev ateşkes ilan edilmesi için girişimde bulunmuştur. 27 Ağustos’da ise Minsk Grubu Başkanı Mario Rafaelli sırasıyla Azerbaycan’ı ve Ermenistan’ı ziyaret ederek ateşkes yapılması ve Minsk Konferansı için görüşmelere başlanması çağrısını yapmıştır. İlk sonuçlar Azerbaycan, Ermenistan ve Kazakistan Dışişleri Bakanları arasında 27 Ağustos 1992’de Alma-Ata Beyannamesi’nin imzalanmasıyla elde edilmiştir. Bu beyannamede öngörüldüğü üzere, 1 Eylül 1992’den itibaren ateşkes sağlanmıştır. 3 Eylül 1992’de taraflar Minsk Grubu’nun da çağrılarına uyarak bu belgeyi uygulamak için Ermenistan’ın sınırdaki İcevan rayonunda (red. idari birim, ilçe) protokol imzalamıştır. 14-15 Eylül 1992 tarihlerinde üç taraflı çalışma grubu faaliyete geçmiştir. Fakat bu defa Ermenistan Alma-Ata Beyannamesi’ni reddetmiş ve Kazakistan’ın ikna çabaları da sonuçsuz kalmıştır.
Bir sonraki girişim Rusya’dan gelmiştir. 19 Eylül 1992’de Rusya’nın arabuluculuğuyla Soçi kentinde, Azerbaycan, Ermenistan, Rusya ve Gürcistan Savunma Bakanları 25 Eylül 1992’den itibaren ateşkesin sağlanması ve bir sıra başka konularda anlaşma imzalamıştır. Fakat bir yandan iki tarafın sürekli bir-birlerini ateşkesi ihlal etmekle suçlaması, diğer yandan Ermenistan’ın Azerbaycan içerisindeki eski DKÖB Ermenilerinin görüşmelere resmi sıfatla katılması gerektiği yönündeki ısrarları nedeniyle bu anlaşmaya da uyulmamıştır.
20 Şubat 1993’te Roma’da Azerbaycan, ABD, Ermenistan, Rusya temsilcileri ve Minsk Konferansı Başkanı Rafaelli’nin katıldığı Roma görüşmeleri başlamıştır. Görüşmeler sonucunda taraflar ateşkesin tam olarak sağlanması ve Minsk Konferansının resmen açılması için anlaşamasalar da en azından ateşkesin sağlanması için bölgeye gözlemcilerin gelmesi konusunda uzlaşmaya varılmıştır.
Fakat, 27 Mart 1993’de Ermenistan tarafından, Ermenistan’la Azerbaycan’ın eski DKÖB’ni bağlayan koridorlardan birisi olan Kelbecer rayonuna yönelik saldırı başlatılmıştır. Bu saldırılar 27 Mart-3 Nisan 1993 tarihleri arasında devam etmiştir. Azerbaycan Devlet Başkanlığı 6 Nisan 1993’te, 3 Nisan 1993’ten itibaren rayonun tamamen Ermeni güçleri tarafından işgal edildiğini resmi olarak açıklamıştır. Saldırı sonucunda ilçe nüfusunun bir kısmı öldürülmüş, geri kalanlarsa mülteci durumuna düşürülmüştür. Azerbaycan tarafı bu işgal sırasında Ermenistan tarafının Rus askeri birliklerinden yardım gördüğünü ifade etmiştir. Konu BM Güvenlik Konseyi`nin 822 sayılı kararına da konu olmuş ve işgal kınanarak biran evvel işgale son verilmesi istenmiştir…
***
1993 yılı Ermenistan saldırılarının ve ateşkes girişimlerinin yoğunlaştığı bir dönem olmuştur. Kelbecer`in işgaliyle birlikte sürece BM Güvenlik Konseyi`nin de dahil olmasıyla çabalar daha da çok boyutlu hale gelmiştir.
Özellikle, 3 Mayıs 1993’te Rusya Devlet Başkanı Yeltsin’in girişimiyle Rusya AGİK süreci çerçevesinde önemli bir barış girişimi başlatmıştır. Rusya’yı Ermeni yanlısı olarak nitelendiren Azerbaycan, durumu dengelemek için eşit güce sahip ülke olarak ABD’nin sürece katılmasını istemiştir. Sürece Türkiye de dahil olmuş, böylece Rusya, Türkiye ve ABD üçlüsünün yoğun girişimi söz konusu olmuştur. Tarafların, 14 Mayıs 1993’e kadar Ermeni güçlerinin Kelbecer’i boşaltmasını, 17 Mayıs 1993’ten itibaren de AGİK çerçevesinde barış görüşmelerinin devam ettirilmesini öngören teklifleri Azerbaycan tarafından kabul görse de, Ermenistan buna yanaşmamıştır. 27 Mayıs 1993’te gerçekleşen Yeltsin – Ter-Petrosyan görüşmesinden sonra Ermenistan’ın tutumunda değişiklik yaşanmıştır. Yani, Ermenistan arabulucuların tüm tekliflerini kabul ettiğini ifade etmiştir. Fakat çok geçmeden bu defa da bölge Ermenilerinin şartları kabul etmediğini ileri sürerek süreci tıkamıştır.
3-4 Haziran 1993 tarihlerinde AGİT’e üye olan 9 ülkenin-ABD, Rusya, Fransa, Türkiye, İtalya, Almanya, Çek Cumhuriyeti, İsveç ve Belarus temsilcilerinin Roma’da gerçekleştirilen görüşmesinde Ermenistan-Azerbaycan çatışmasının çözümü için temel teşkil edecek yeni bir belge hazırlanmıştır. BM Güvenlik Konseyi’nin 822 sayılı kararının uygulanması ve AGİT çerçevesinde görüşmelere devam edilmesine yönelik “Acil Eylem Planı” kabul edilerek taraflara sunulmuştur. “Acil Eylem Planı”na göre 15 Haziran 1993’den itibaren Ermeni tarafının Kelbecer’i tamamen boşaltması 20 Haziran 1993’te tamamlanmalı ve 1 Temmuz 1993’ten itibaren AGİT’in 50 gözlemcisinin bölgeye yerleştirilmesi gerekiyordu. Ardından da 7 Ağustos 1993’ten geç olmayarak Minsk Konferansı’nda görüşmelerin yeniden başlanması gerekiyordu. Azerbaycan “Dokuzlar”ın bu barış planını hemen kabul etmiş ve imzalamıştır. Ermenistan da bu planı kabul etmiş, ama işgal altındaki bölgedeki bazı güçlerin Ermenistan yönetiminin kontrolü altında olmadığını ileri sürerek Kelbecer’in boşaltılması için bir ay daha süre istemiştir.
Barış süreci açısından büyük önem taşıyacak konulardan birisi AGİK Minsk Konferansı’nın Başkanı Mario Rafaelli’nin bölgeye ziyareti olacaktı. Rafaelli`nin 4 Temmuz 1993’te başlayacak Azerbaycan ve Ermenistan ziyareti konusu bir soruna dönüştürülünce planın uygulanmasının sanıldığı kadar kolay olmayacağı anlaşılmıştı. Rafaelli’nin bölgeyi Bakü-İrevan-Bakü-Ağdam-Hankendi-Bakü-Roma grafiği üzere ziyaret etmek istemesine Ermenistan tarafı itiraz etmişti. Ermenistan, Hankendi’ne Ağdam’dan gidilmesine itiraz etmekteydi. Azerbaycan tarafı uzlaşmacı tavır sergileyerek Bakü-Tiflis-İrevan-Hankendi-İrevan-Tiflis-Bakü grafiğini kabul etmiş ve Rafaelli bu trafikle ziyaretini tamamlamıştır. Fakat yine de sonuç alınamamıştır. Çünkü uluslararası arabulucuların barış planı aynıydı: “Ermeniler işgal ettikleri yerlerden çekilecek, ateşkes ilan edilecek, uluslararası gözlemciler bölgeye gelecek ve Minsk görüşmeleri sonuçlandırılacak”.
Fakat daha sonra Ermenistan`ın yine saldırılarını artırması ve Azerbaycan`da başlayan iç karışıklıklar bu süreci baltalamıştır. 17 Haziran 1993’te bölgeyi ziyaret eden Rus gözlemciler Ağdam kentine düzenlenen uçak saldırılarının şahidi olmuştur. Aynı durum Rus gözlemcilerin Temmuz 1993 sonuna kadar bölgeye yaptıkları iki ziyaret sırasında daha tekrarlanmıştır. 26-28 Haziran tarihlerinde düzenlenen saldırılar sonucu Ermeniler Azerbaycan’ın Ağdere rayonunu işgal etmiştir. 23-24 Temmuz 1993 tarihleri arasında ise Azerbaycan’ın Ağdam rayonunun büyük bir kısmı Ermenistan tarafından işgal edilmiştir. 11 Ağustos’tan itibaren Ermenistan güçlerinin Fizuli ve Cebrayıl rayonlarına saldırıları yoğunlaşmıştır.
23 Ağustos 1993’te Ermenistan Ordusu Fizuli rayonunu büyük ölçüde işgal etmiştir. Bunu 25-26 Ağustos 1993’te Cebrayıl’ın, 31 Ağustosta da Gubatlı’nın işgalleri izlemiştir. 23 Ekim 1993’te Horadiz kasabasının, 28 Ekim-1 Kasım 1993 tarihlerinde Zengilan’ın da işgal edilmesiyle eski DKÖB’yi de içeren tarihi Karabağ bölgesinin tamamı fiilen Azerbaycan’ın kontrolünden çıkarak Ermenistan güçlerinin eline geçmiştir. BM Güvenlik Konseyi ise Ermenistan`ın işgallerine ilişkin 853, 874 ve 884 sayılı kararlar almıştır. Kararlarda daha önceki kararların uygulanmasının, işgallere biran önce ve kayıtsız şartsız son verilmesi gerektiği vurgulanmaktaydı.
Bu arada, AGİT Minsk Grubu’nun çatışmaların sona erdirilmesi ve sorunun çözümü için temel oluşturması amacıyla “Acil Eylem Planı” hazırlamaya çalışmış, fakat bu girişim de eski DKÖB Ermeni topluluğunun temsilcilerinin itirazları nedeniyle sonuçsuz kalmıştır. Özellikle, 2-8 Kasım 1993’te AGİT Minsk Grubu’nun Viyana’da yapılan toplantısında 9 ülkenin temsilcileri bölgedeki son durumu kınayan açıklamalar yapmıştır. Sonuç olarak, 9 ülkenin ortak isteğiyle bir beyanname kabul olunmuştur. Beyannamede askeri saldırıların başlatılması ve yeni bölgelerin güç kullanarak işgali AGİT ilkelerinin ihlal edilmesi olarak değerlendirilmiştir. Dokuz ülke, işgalci kuvvetleri Horadiz ve Zengilan rayonlarından hemen çıkmaya ve BM Güvenlik Konseyi’nin kararlarını uygulamaya davet etmiştir. Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgali meselesinin ateşkes sağlandıktan ve işgal olunmuş topraklardan silahlı kuvvetler çıkarıldıktan sonra toplanacak Minsk Konferansı’nda müzakere edileceği ifade edilmiştir. Fakat tüm bu çabalar 1993 yılının sorun açısından Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgallerini ve ateşkes girişimlerinin başarısızlığını önleyememiştir.
***
1994 yılının Ocak-Mart dönemi küçük çaplı saldırılar, AGİT ve Rusya’nın arabuluculuk girişimleriyle geçmiştir.
Rusya AGİT Minsk Grubu üyesi olsa da devamlı olarak barışın sağlanması için kendi planına daha çok üstünlük vermekte ve bununla da bölgedeki eski nüfuzunu sağlayacağını düşünmekteydi. Rusya’nın girişimleri içinde en önemlileri Moskova’da 18 Ocak 1994’te Rusya Dışişleri Bakanı Kozırev’le Azerbaycan Dışişleri Bakanı Hasanov arasındaki ve 20 Ocak 1994’te Rusya ve Ermenistan Dışişleri Bakanları Kozırev ve Hovanisyan arasındaki görüşmeler, 4 Şubat 1994 tarihinde Macaristan’da “Minsk Dokuzlusu”nun AGİT Minsk Konferansı’nın yeni başkanı İsviçreli Yana Eliasson’la görüşmesi, 18 Şubat 1994’te Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya Savunma Bakanları arasında Moskova’da yapılan görüşme sonrasında protokol imzalanması, 28 Şubat – 1 Mart 1994 tarihlerinde Rusya Savunma Bakanı Yardımcısı ve devlet başkanının yetkili temsilcisinin Bakü ve Erivan’ı ziyaretleri olmuştur.
31 Mart – 3 Nisan 1994 tarihlerinde BDT Parlamentolararası Kurulu temsilcisi olarak Kırgızistan Yüksek Meclisi Başkanı ve Rusya Devlet Başkanı Özel Temsilcisi Bakü’yü, Erivan’ı ve Azerbaycan’ın Hankendi’ni ziyaret etmiştir. 9 Nisan’da Ermenistan güçleri Terter rayonuna yaklaşık bir ay süren ağır çaplı saldırı başlatmıştır. 15 Nisan’da Moskova’daki BDT Devlet Başkanları Zirvesi sırasında Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan Devlet Başkanları bir araya gelerek sorunu görüşmüştür. BDT Devlet Başkanları Zirvesi sırasında ayrıca, “Dağlık Karabağ bölgesi ve çevresindeki olaylar” konusunda ortak bir bildiri yayınlanmıştır.
26 Nisan- 2 Mayıs 1994 tarihlerinde AGİT heyeti bölgeyi ziyaret etmiştir. 4-5 Mayıs 1994 tarihlerinde, Bişkek’te BDT Parlamentolararası Kurulu çerçevesinde Kırgızistan Parlamentosu ve Rusya Dışişleri Bakanlığı temsilcileri, Ermenistan ve Azerbaycan Parlamento başkanlarını ve eski DKÖB’nin Türk ve Ermeni nüfusunun temsilcilerini bir araya getirmiştir. Bu görüşme sırasında barışa yönelik bir adım olarak 5 Mayıs 1994’te “Bişkek Protokolü” imzalanmıştır.
Protokolde kısaca, eski DKÖB ve onun çevresindeki çatışmaların Azerbaycan ve Ermeni halklarına ve bölgenin diğer halklarına zarar verdiği, 14 Nisan 1994 tarihli BDT Devlet Başkanları Zirvesi’nde silahlı çatışmaların durdurulması ve uzlaşmaya varılmasının desteklenmesi, Parlamentolararası Kurul’un ve BDT’nin bu yöndeki çabası, BM ve AGİT’in sorunun çözümü konusunda aldığı kararların (her şeyden önce Güvenlik Konseyi’nin 822, 853, 874 ve 884 sayılı kararlarının) uygulanması gerektiği vurgulanarak, 18 Şubat 1994 tarihinde Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya Savunma Bakanları arasında Moskova’da imzalanan protokole değinilerek, 8 Mayıs’tan 9 Mayıs’a geçen geceden itibaren ateşin kesilmesi, bazı diğer sorunlarla beraber mültecilerin yurtlarına dönüşünün sağlanması konusunda uzlaşmaya varıldığı ifade edilmekteydi. 9 Mayıs 1994’te Azerbaycan ve Ermenistan Savunma Bakanları arasında ateşkesle ilgili anlaşma imzalanmıştır. 12 Mayıs 1994’ten itibaren ateşkes rejimi uygulanmaya başlamıştır. Bu gelişmeyle birlikte Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarına yönelik işgalci saldırılarına ve iki ülke arasında yaşanan savaşa resmen ara verilmiştir. 1994 ateşkesinden günümüze kadarki dönemde sık-sık ateşkes ihlali yaşanmasına ve bazen bu ihlallerin savaşa dönüşeceğine ilişkin beklentiler oluşmasına rağmen, ateşkes hali günümüze kadar süregelmiştir.
1994’den günümüze kadar hemen hemen her gün (taraflar, birbirlerini ateşkesi haftada yaklaşık 100 kere ihlal etmekle suçlamaktadırlar) edilmesi nedeniyle ateşkesin ne işe yaradığı devamlı sorgulanmıştır. Ateşkes ihlal edilmesi sonucu her iki taraftan çok sayıda asker ve sivil ölmüş ve yaralanmıştır. Karşılıklı olarak esir alma durumları söz konusu olmuştur. Bazı dönemlerde ise ateşkes ihlallerinin yoğunlaşması savaşın başlayabileceği uyarılarına neden olmuştur. Örneğin, 10 Eylül 2009 tarihinde Ağdam yönünde saldırıya geçen Ermenistan ordusuna Azerbaycan tarafının karşılık vermesi sonucu 5 Ermenistan askeri öldürülmüş, 10’uysa yaralanmıştı. Keza 2010 yazında Ermenistan’ın ateşkesi ihlali sonucu çıkan geniş çaplı çatışma da, 5 Ermenistan askerinin ölümü, onlarca askerin ise yaralanmasıyla sonuçlanmıştır. Çatışma sonunda daha sonra Azerbaycan’ın milli kahramanı ilan edilen Mübariz İbrahimov’un cenazesi Ermenistan ordusunun kontrol ettiği bölgede kalmıştır. Daha sonra çıkan çatışmalarda yine Azerbaycan ve Ermenistan ordusunun askerlerinin cenazeleri karşı tarafların kontrol ettiği bölgelerde kalmıştır. Cenazelerin iadesi sadece 27 Ekim 2010`da, Rusya`nın Heşterhan kentinde gerçekleştirilen üçlü görüşmede imzalanan anlaşmayla sağlanabilmiştir. Ateşkesin güçlendirilmesine ilişkin görüşmeler yoğunlaşırken (5 Mart’ta devlet başkanları arasında bir üçlü görüşme daha yapılmıştı) 8 Mart 2011 tarihinde Ermenistan ordusunun keskin nişancısı bir kısmı Ermenistan’ın işgali altında olan Ağdam bölgesinin işgal edilmemiş Şıhlar köyündeki 9 yaşındaki çocuk kafasından vurarak katledildi.
Görüldüğü üzere ateşkes anlaşmasına rağmen ateş pek de kesilmiş değil. Ermenistan için elde ettiklerini yasallaştırmanın, Azerbaycan için ise zorunlu olarak uygun zamanı beklemenin aracı olarak görülen ateşkes anlaşması savaş riskini canlı tutuyor. Ermenistan Azerbaycan topraklarını işgali altında tutmaya devam ediyor. Sorun ise çözümsüz duruyor. Bir de ortada acı ve bölgeyi biranda savaşın ve küresel bunalımın içine çekebilecek Ağustos 2008 olayları deneyimi var. Koşullar bu kadar açıkken arabulucuların, eğer gerçekten kalıcı barış ve istikrar peşindeyseler, işgali sona erdirmek için daha kesin adımlar atmaları gerekmiyor mu?
(www.1news.com.tr)