1905.az

  • Ermenilerin “geliş”i
    • Kronoloji
    • nota bene
    • Analiz
    • Haber
  • Azeri soykırımları
    • Kronoloji
    • Nota bene
    • Analiz
    • Haber
  • Ermeni devleti
    • Kronoloji
    • Nota bene
    • Analiz
    • Haber
  • Azeri tehcirleri
    • Kronoloji
    • Nota bene
    • Analiz
    • Haber
  • Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik tecavüzü
    • Kronoloji
    • Nota bene
    • Analiz
    • Haber
  • Ateşkes devam ediyor…
    • Kronoloji
    • Nota bene
    • Analiz
    • Haber
  • Azərbaycanca
  • العربية
  • Հայերեն
  • English
  • Français
  • ქართული
  • Deutsch
  • فارسی
  • Русский
  • Español
  • Türkçe

Haberler

  • Bakan Akar’dan Azerbaycan’a taziye telefonu
  • Azerbaycan Savunma Bakanlığı: 7 askerimiz şehit oldu
  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: Azerbaycan meşru müdafaa hakkını kullanarak öz topraklarını elde etmiştir.
elkhan-suleymanov.az Personal web page
of Elkhan Suleymanov,
MP from Shamakhi
( 2010-2020 )
  • BELGELER
  • HARİTALAR
  • YAYINLAR
shahdagpeoples.az

Ermeni soykırımı değil Türk soykırımı

23.04.2014

bugunn

Ermenistan’da niye tek bir tane bile Türk yok?

 Ermenilerin tarihi

Ermeniler, beşinci-altıncı yüzyıldan itibaren tarihi kaynaklarda yer almış, İran, Suriye ve Anadolu’nun doğu bölgesinde dağınık olarak yaşayan bir halktır (Atamoğlan Memmedli, Ermenilerin Gerçek Tarihi, s. 9, Bakü, 2005). Tarihleri tamamen efsanelere dayalıdır. Ermeni tarihçisi Karakaşyan; “Ermenilerin geçmişi hakkında tarih ya da salname sayılabilecek bilgiler yoktur” der (Karakaşyan, İstoriya Vostaçnogo Voprosa, Londra, 1905) Vatan olduğunu iddia ettikleri topraklar hiçbir dönemde onların hakimiyetleri altında olmamıştır. Ermeni tarihçisi Kapançyan’a göre; “Ermenilerin ilk vatanı Hayasa olmuştur. Hayasa, bugünkü Fırat, Çoruh ve Aras Nehirlerinin akış istikametindeki toprakları kapsamaktadır. Batıdan doğuya doğru uzunluğu 150-170 km.den çok değildi” (Kapançyan, G. Hayasa, Kolibel Ermeniya, s. 64, Erivan, 1948). Fakat Heredot, Evdoks gibi tarihçiler Ermenilerin bu topraklara dışarıdan geldiklerini yazarlar. İ. M. Dyakonov; “Tarihen açıktır ki, Ermeniler Küçük Asya topraklarına dışarıdan, başka bir yerden gelmişlerdi. İÖ yedinci, altıncı yüzyılda eski Ermeni halkı Fırat yaylasına yerleşmiştir” der (İ. M. Dyakonov, Ermenistan Tarihi, s. 209, Moskova, 1968)

Kaynaklar ve belgeler Ermenilerin vatan saydıkları Fırat, Çoruh ve Aras Vadisi’ne, tıpkı Kimmerler gibi, İskitler gibi, Hurriler gibi, Saklar gibi sonradan gelip yerleştiğini yazmaktadır.

Ermeniler tarih boyunca bir iki küçük krallıktan başka bir devlet kuramamışlardır ve genelde bu küçük krallıklar, zamanının güçlü devletlerine bağımlı olarak yaşamışlardır. Kimi zaman Bizans, kimi zaman Selçuklu, kimi zaman Emevi, kimi zaman Abbasiler bu alanların hakimi olmuşlar ve Ermeniler onlara bağımlı olarak yaşamışlardı (Atamoğlan Memmedli, Ermenilerin Gerçek Tarihi, s. 13, Bakü, 2005).

“Ermeniler, en güzel ve hoş yıllarını Osmanlı İmparatorluğu içinde yaşamışlardır. O kadar ki, isyanların başladığı dönemlerde bile, Osmanlı paşası, Osmanlı milletvekili, Osmanlı bakanı Ermeniler vardı” (Prof. Dr. Cemil Hesenli, Rus-Ermeni-Türkiye İlişkileri: 1915-1921, Bakü, 2002). Ermeniler için yapılmış en güzel ve gerçekçi tespitlerden biri budur. Çünkü Ermeniler Osmanlı toprakları içerisinde en fazla ilgi gören, kayırılan, korunan bir halk olmuşlar ve Osmanlılar Ermenilere o kadar güvenmişler ki, onlara “Tebay-ı Sadıka” (sadık teba) adını vermişlerdi. Bu durum, askerlik yapmayan Ermenilerin hızla artmasına, ticaret ve küçük sanayi diyebileceğimiz sanayinin ellerine geçmesine neden olmuş, ellerindeki para ile de çok geniş topraklar alarak zenginleşmişlerdir. Doğu Anadolu’nun birçok yerindeki büyük Ermeni çiftliklerinin çalışanların çoğu Türklerdi. Yani tabi bir milletin fertleri gerçekte efendi konumundaydılar.

Ermeni sorununun ortaya çıkışı

Ermeni sorunu, bizim bazı araştırmacı ve tarihçilerimizin iddia ettiği gibi 1876/1877 Osmanlı Rus Savaşı’ndan sonra ortaya çıkmış bir sorun değildir. Eğer Ermeni sorununu, sadece Anadolu Türklerinin bir sorunu olarak görürsek bu iddiaya hak verebiliriz. Fakat sorun sadece Anadolu Türkleri ile değil, dünya Türklüğü ile, hiç olmazsa Azerbaycan Türkleri ile yakından ilgili olduğu için, başlangıç tarihinin daha gerilere götürülmesi gerektiği düşüncesindeyim. Bu, hem Anadolu Türklerini 1915 saplantısından kurtaracak hem de sorunun tüm Türkleri, bilhassa Anadolu Türkleri ile Azerbaycan Türklerini ilgilendirdiğini ve birlikte bu sorunun üstüne gidilmesi gerektiğini ortaya koyacaktır.

Ermenilerin soykırım iddialarına başladıkları 1948 yılından beri, Anadolu Türkleri 1915 yılına saplanıp kalmışlar, 1915 yılında bir soykırım olmadığını, sadece tehcir (yer değiştirme) yapıldığını iddia etmekten, yani kendilerini savunmaktan başka bir şey yapmamışlardır. Bunun yeterli olmadığı, yirmi beşten fazla ülke parlamentosunun soykırım iddialarını kabul etmesinden açıkça görülmektedir. Bu durumda bir politika değişikliği şart gibi görünmektedir. Savunmadan vazgeçip hücuma geçilmeli, esas soykırım yapanların Ermeniler olduğu kanıtlanmalıdır. Bunun için, sorunun başlangıcını biraz daha geriye götürmek, o tarihten bu yana Azerbaycan Türklerine ve Anadolu Türklerine yapılan zulüm ve işkenceler, toplu katliamlar, sürgünler ve soykırımlar ortaya çıkarılmalıdır.

1915 sorun değil, soykırım değil, iki halkın uzun yıllardan beri sürdürdükleri mücadelesinin dönüm noktası, hesaplaşma tarihidir. Bu tarihte Anadolu Türkleri Ermenilerle hesaplaşmışlar ve ilişkilerin boyutunu tam anlamıyla gerçekçi bir şekilde ortaya koymuşlardır. Bunun adına ne derseniz deyiniz, burada bir hesaplaşma söz konusudur. Bu olay, Ermeni katillerinin masum halkı, silahsız sivil halkı katletmesinin önüne geçilmesidir ve burada yaptıklarının hesaplarını vermeleri söz konusudur. Duruma böyle baktığınız zaman 1915’in öncesinde bir şeyler olduğu sonucuna varırsınız. Yani Osmanlı, ortalıkta hiçbir neden yokken Ermeni halkını tehcir etmemiştir. 1915’in öncesi vardır. 1915’ten önce Anadolu’nun içinde bir şeyler olmuştur. Azerbaycan’da bir şeyler olmuştur. Bütün bu olanlar 1915’in nedenleridir. Bir de olayın sonrası, yani 1915’in sonrası vardır ki, bu da tamamen Azerbaycan Türklerine yöneliktir ki, yapılan katliamlar, 21. yüzyılda insanlığın ulaştığı boyutu göstermesi açısından da ilginçtir!

Bize göre Ermeni sorunu, İran ve Azerbaycan arasında imzalanan Türkmençay Anlaşması (1828) ile ortaya çıkmış bir sorundur. Çünkü o tarihte Ruslar, Türk topraklarında daha kolay yayılma ve yerleşme düşüncesi ile Ermenileri kışkırtmış, onlara vatan ve devlet vaat etmişlerdir. Bu düşünce ile bir iki yıl içerisinde Türkiye’den ve İran’dan getirilen iki yüz bine yakın Ermeni Azerbaycan topraklarına yerleştirilmiştir. O tarihlerde İran’ın Rusya elçisi olan Griboyedov; “1829-1830 tarihleri arasında Erivan bölgesine İran’dan kırk bin, Türkiye’den seksen dört bin Ermeni getirilerek yerleştirildi” diyor (Griboyedov, Rusya Anıları, s. 73, Tahran, 1901- Tahran, 1972) Bunlar, bölgeye yerleştirilen Ermenilerin sadece bir kısmıdır. Erivan bölgesi dışarıdan getirilen Ermenilerle doldurulurken, Ruslar, yerli halk olan Azerbaycan Türklerini de sürgüne gönderiyorlar, onların topraklarını Ermenilere veriyorlardı. “Erivan guberniyası (bölgesi) 15. yüzyılın başlarından 1828 yılına kadar Türk hanlar tarafından yönetilmiştir ve tamamen bir Türk toprağıdır. Halkın büyük çoğunluğunu Ermeni göçlerine kadar Türkler oluşturuyordu” (Hovhannes Şahhatuyan, Ecmiadzin Vilayetinin ve Ararat Baş Kazasının Tarihi, c. 2, s. 765/766, Erivan, 1921).

Türk soykırımı

Birinci Dünya Savaşı devam ederken 1917 yılında Ermeniler Güney Kafkasya’daki Türk topraklarına saldırı başlattılar. Yüzlerce Azerbaycan köyünü yakıp yıktılar. Taşnak saldırganlarından bir birliğin komutanı olan A. Emiryan; “Sadece Erivan guberniyasında Taşnaklar tarafından iki yüz Azerbaycan köyü yakılıp yıkılmıştır” diye yazıyor (Favst Bhozand, no. 3 sıra 18). Bu bölgedeki katliamları kendi gözleri ile görmüş ve gören subaylarından bilgi almış olan Amiral Bristol, günlüğüne şunları yazmış: “Ben, General Dro ile birlikte çalışmış kendi subaylarımın verdiği bilgilere dayanarak… korumasız köyler önceden bombalanır, sonra zaptedilir, kaçamamış köy sakinleri vahşice öldürülür, köy yağmalanır, bütün mal ve para götürülür, sonra ise yakılırdı. Bütün bunlar Müslümansız (Türksüz) bir Ermenistan için sistemli olarak yapılırdı” (Nalbandyan, V. S. Ermenistan Literatürü, s. 23, Erivan, 1976).

Birinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği günlerde, Kafkasya’daki tüm Türk topraklarını ele geçirmeye kararlı olan Ermeniler, savaştan kaçan Rus askerlerinin de desteği ile 31 Mart 1918 günü Bakü’ye girdiler. On iki bin Azerbaycan Türkünü iki gün içinde katlettiler. Azerbaycan Türklerine ait gazete binalarını, kültür kurumlarını yakıp yıktılar. Camileri ve kutsal mekanları top ateşine tuttular. Arşiv belgelerine göre sadece Bakü’de on iki bin; Haçmaz, Kuba, Hacıqabul ve Saylan’da sekiz bin kişiyi, silahsız ve savunmasız yirmi bin Azerbaycan Türkünü katlettiler.

28 Nisan 1920 tarihinde ise bu sefer Bolşevik olarak Bakü’ye giren Ermeniler, Pankaratov komutasında bir-iki gün içinde şehir halkının yarısından fazlasını, on altı bin Azerbaycan Türkünü acımasızca öldürdüler. O tarihlerde Kafkasya’da görevli olan İngiliz generali Bristol anılarında bu katliamlar hakkında şunları yazıyor: “11 Nisan 1920 tarih ve 00214/738 sayılı raporla Dışişleri Bakanlığına durumu bildirdim. Ermeniler; Ermenistan, Azerbaycan ve Türkiye’de Türkleri vahşice katlediyorlar. Bu tam anlamı ile bir soykırımdır. Bunun durdurulması ancak Majestelerinin Hükümetinin uyarısı ile olabilir.”

Erivan Bölgesi İngiliz Komutanı Albay A. Rawlinson, “Advantures in the Near East 1918-1920 (Yakın Doğu Maceramız)” isimli kitabının 227. sayfasında; “Kısa zaman içinde Ermeni çetelerinin Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye topraklarında yaptıkları vahşi katliamlar hakkında insanı dehşete düşüren bilgiler aldım. Dehşete düştüm ve insanlığımdan utandım” diyor.

9 Haziran 1849 tarihinde ilan edilen Çar Nikolay fermanı ile oluşturulan Erivan özerk bölgesinin Ermeni nüfusunun arttırılması gerekiyordu. Bölgenin Ermenileştirilmeye başlanması ile birlikte, oraya yerleşecek Ermeni bulmak ve Anadolu Türkleri ile Azerbaycan Türklerini korkutarak yerlerinden kaçırmak için terör eylemleri yapılması gündeme geldi. 1887 yılında Avetis Nazarbekyan Hınçak (Zil) örgütünü, 1890 yılında ise bir grup Rusya Ermenisi Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnaksutyun) gizli terör örgütünü kurdular.

Bu iki gizli terör örgütü, bilhassa Rusya’nın açık desteğini alarak, “Türksüz Büyük Ermenistan” ülküsünü hayata geçirebilmek için, “tarihi vatan” dedikleri topraklarda (Güney Kafkasya-Fırat-Çoruh-Aras Vadisi ve Akdeniz Bölgesi) organize ettikleri terörist saldırılarla, binlerce masum Türk-Ermeni insanın ölmesine neden oldular. Tam bir cinnet içerisinde, canice saldırılarla kendi insanlarını da katlettiler. Bir Ermeni tarihçisi olan Arakel Babakhaniyan; “Hınçak ve Taşnak liderleri, yetiştirdikleri teröristlere, hem Ermenilerin hem Osmanlı ve Azerbaycan Türklerinin arasında, şehirlerde ve köylerde kendileri için tehlikeli olabileceğine inandıkları insanları öldürme emri vermişlerdi. Bu teröristler Türklerin kanlarını dökmekte hiç tereddüt etmediler. Onlar kendilerine yardım etmeyen varlıklı, varlıksız Ermenileri de öldürdüler. Yani bu katiller sürüsü, şeytani emellerine ortak olmak istemeyen ve onlara yardım etmeyi reddeden kendi insanlarını da acımasızca öldürdüler… Bu arada Hınçak komitesinin özel bir ölüm kolu da kuruldu ve Türkiye Ermenilerinin kaderi bir avuç Rusya Ermenisinin ellerine teslim edilmiş oldu. Bu olay Ermeni tarihinin dönüm noktasıdır. Çok uzun yıllar sürecek kanlı olaylar bundan sonra başlayacak ve Ermeni Kilisesi de bir araç gibi olaylardan yararlanacaktır” diye yazıyor (Leon Arekel Babakhaniyan, Türk-Ermeni Devrim İdeolojisi, c. 2, s. 642, Paris, 1934-1945).

Bu iki gizli örgütün militanları kiliselerde eğitiliyor, barındırılıyor ve kiliselerin yönlendirmesi ile cinayet işliyorlardı. Bunların mensuplarının Ermenileri kışkırtması sonucu bilhassa Doğu Anadolu’daki Türk köylerine saldırılar düzenleniyor, savunmasız, masum sivil halk katlediliyordu.

Hınçak ve Taşnaksutyun terör örgütlerinin işledikleri cinayetlerin büyük çoğunluğu hayasız ve edepsiz, güya bilim adamı Ermeniler tarafından Türklerin üzerine atılıyor, Kilisenin ve Katalikosun emri ile güya tarih yazan, belge düzenleyen bu sahtekarlar Avrupa’yı ayaklandırmayı, Avrupa hükümetlerini etkilemeyi başarıyorlardı. Bu yapılanmada başrolü her zaman Ermeni Kilisesi oynuyor ve Kilisenin istediği her şey yapılıyordu. Terör örgütlerinin silahlı militanları daha çok kiliselerde barındırılıyor, yetiştiriliyor ve korunuyordu.

Ermenistan nüfusu nasıl değişti?

1829 Türkmençay Anlaşması’ndan sonra Rusların kurulmasını vaat ettikleri Ermeni devletinin hiç toprağı yoktu. Üzerine konmaya çalıştıkları topraklar tarihi Türk toprakları idi ve o tarihlerde üzerinde yüz binlerce Azerbaycan Türkü yaşıyordu. 1849 tarihinde Çar fermanı ile kurulan Özerk Erivan Ermeni Bölgesi’nde elli yıl sonra, yani 1897 tarihinde kendilerinin yaptıkları bir çalışma ile nüfus tespiti yapıldı: “Toplam nüfus 829.550 ve bu nüfusun 313.178’i Azerbaycan Türküdür” (Hovhannes Şahhatuyan, Ecmizadin Vilayetinin ve Ararat Baş Kazasının Tarihi, c. 2, s. 765-766, Erivan, 1921). Erivan bölgesinde yüz on yıl önce 313.178 kişi olan Azerbaycan Türklerinin bugün bir milyondan fazla olması gerekir. Ama ne acıdır ki, bırakın o bölgeyi, Ermenistan’ın bütününde tek bir Azerbaycan Türkü yoktur. Peki orada 1897 yılında yaşayan bu insanlara ne oldu? Buhar olup uçtular mı? Yoksa sürgüne ve soykırıma mı uğradılar? Buhar olup uçmayacaklarına göre, bunların soykırıma uğradıkları ve yok edildikleri gayet açıktır.

Ermeni tarihçi Korkodyan; “1920 tarihinde Sovyet Ermenistanı Devleti’nde Taşnakların soykırımından dolayı ancak on bin civarında Azerbaycan Türkü kalmıştı” diyor (Korkodyan, Ermenistan’ın Nüfusu: 1831-1931, Erivan, 1937). Yani yirmi üç yıl içerisinde, Erivan bölgesinde 313.178 olan Azerbaycan Türkü sayısı 10 bine iniyordu. Üç yüz bin kişi, kelimenin tam anlamı ile katlima, soykırıma ve etnik temizliğe tabi tutulmuştu. Yine aynı dönemin tarihçilerinden biri olan A. A. Lalayan, “İstoriçeskie Zapinski” isimli eserinde; “Bu dönemde, Ermeniler tarafından Azerbaycanlıların katledilmesi, etnik temizliğe tabi tutulması önceden planlanmış Kilise-devlet politikasıydı. Bu politika sadece Azerbaycan toprakları ile sınırlı kalmamıştır. Bu yüzden Ermenistan’da Taşnak hükümetinin otuz aylık (Mayıs 1918-Kasım 1920) iktidarı döneminde, Ermenistan arazisinde yaşayan Azerbaycan Türklerinin yüzde altmışının katledilmesine kimsenin şaşırmaması gerekir” diye yazıyor.

Nüfusunun yüzde yüzü Ermeni olan bir ülke…

1926 yılında yayınlanan Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nin Ermenistan maddesinde Ermenistan’ın nüfusu 1.510.000 olarak verilmiştir. “Etnik durum” başlıklı başka bir maddede ise bu nüfusu meydana getiren milliyetler sıralanmıştır. “795.000 Ermeni, 575.000 Azerbaycan Türkü ve 140.000 diğer milliyetler…” Bugün Ermenistan’ın nüfusu resmi belgelere göre iki buçuk milyondur ve bunun içerisinde maalesef diğer etnisitelerden tek bir fert bile yoktur. Burada da yukarıda sorduğumuz soruyu yineleyelim. Doksan yıl içerisinde, 575.000 Azerbaycan Türküne ve 140.000 olan diğer etniklere ne oldu? Bu insanlar kayboldu mu? Yoksa soykırıma mı uğradılar? Kaybolmaları mümkün olmadığına göre soykırıma uğradılar ve zorla sürgüne gönderildiler. Yani etnik temizlik yapıldı. Bu yüzden bugün dünyada Ermenistan kadar homojen bir ülke yoktur. Nüfusunun yüzde yüzü Ermeni olan bir ülke… Kafkasya’nın o karmaşık etnik yapısı içerisinde bu iş nasıl başarıldı? Etnik temizlik ve Türk soykırımı yapılarak!…

SSCB Politbürosu 23 Aralık 1947 tarih ve 00902 sayılı bir karar aldı. Bu karar gereği, Ermenistan denilen yapay ülkede yaşayan Azerbaycan Türkleri yerlerinden, yurtlarından zorla göç ettirildi. Gitmek istemeyen, direnmeye çalışan 476 Azerbaycan köyü yerle bir edildi, binlerce insan öldürüldü, binlerce insan zorla topraklarından sürüldü. O günlerin gazetelerine akseden birkaç haberi verelim:

“Yollarda kalanlar, yolların kenarına yorgunluktan çöküp kalanlar bir daha yerlerinden hiç kalkamadılar. Büyük göç ölüm kervanı haline gelmişti. Yüz elli bin kişiden ancak kırkbir bini gidecekleri çöllere ulaşabildiler” (Rabonçski gazetesi, 23 Aralık 1952, Bakü).

“1948 yılından 1952 yılına kadar yurtlarından zorla çıkarılan Azerbaycan Türklerinin yüz binden fazlası yollarda öldü ya da öldürüldü” (Komünist gazetesi, 21 Şubat 1953, Erivan).

Bazı ansiklopedik bilgileri karşılaştırarak, Ermenilerin yaptığı Türk soykırımının belgelerine ulaşmak çok kolaydır. Mesela Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nin 1960 yılı baskısında SSCB’de yapılan nüfus sayımının sonuçları yer alır. Buna göre o zaman Ermenistan’ın toplam nüfusu 1.501.600’dir. Bu toplam nüfusun 1.301.000’i Ermeni, 107.700’ü Azerbaycan Türkü, geriye kalanı diğer milliyetler olarak verilir.

Yine aynı ansiklopedinin 1995 yılı baskısında Ermenistan’da 155.000 Azerbaycan Türkünün yaşadığı yazılıdır. Ermenilerin nüfusu ise 2.101.752 olarak gösterilir.

Aradan geçen otuz beş yıl içerisinde Türk nüfus 48.000 kişi artarak 155.000 olurken, Ermeni nüfus 855.000 kişi artmış, 2.100.000’e ulaşmıştır. İki halkın nüfus oranlarını onda bir olarak ele alırsanız, Türk nüfusun en az 85.000 kişi artması gerekir ki, Türklerde nüfus artış oranı dünya ortalamasının üzerindedir. Burada tam tersi bir oran söz konusudur. Bu normal olmayan durumun nedeni ya Türklere soykırım yapılması ya da Ermenistan’ın dışarıdan gelen göçlerle doldurulmasıdır. Her iki hal de soykırımı gözler önüne seren sonuçlar çıkarır. Çünkü Ermeni göçleri, zaten dar olan ülkede toprak sıkıntısı yaratıyordu. Gelen Ermenilere verilecek toprak yoktu. Bu yüzden Azerbaycan Türklerinin topraklarına saldırılar yapılıyordu ve bu da etnik temizliği ve soykırımı ortaya çıkarıyordu.

2001 yılında Ermenistan’da yayınlanan Ansiklopedia Hırist Armenia isimli Ermeni ansiklopedisinde Ermenistan nüfusu 2.969.555 olarak verilmiş. Aynı askiklopediye göre Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin sayısı 5.568’dir. 1995 yılında 155.000 olan Azerbaycan Türkleri, aradan geçen altı yıl içinde 150.000 azalarak 5.500’e düşmüştür. Savaş olmadı, deprem olmadı, sel olmadı, yangın çıkmadı. Ne oldu da altı yıl içinde 150.000 kişi yok oldu? 2001 yılında orada yaşayan 5.500 Azerbaycan Türkü de artık yok! Bunun adı Türk soykırımı değilse nedir?

Ermeniler, Sovyetler Birliği’nin çatırdamaya, sallanmaya başladığı yıllarda, yine Ermenistan’da konuşlanmış Rus birliklerinden destek alarak Karabağ’a saldırı başlattılar. Bu saldırının amacı Ermenistan ile Karabağ arasında bulunan Azerbaycan topraklarını ele geçirmek ve Ermenistan ile Karabağ’ı birbirine bağlamaktı. 1992 yılının Şubat ayında Ermeni ve Russ ordusu Hocalı baskınını ve katliamını gerçekleştirdi. Tüm dünyanın “ demokrasi ve insan hakları” çığlıkları attığı bir dönemde yapılan bu saldırıda çocuk ve kadınlar dahil 653 Azerbaycan Türkü vahşice katledildi. Hem de tüm dünyaya insanlık dersi vermeye kalkanların gözleri önünde. Hocalı katliamı 20. yüzyılın son çeyreğinde işlenmiş en büyük insanlık suçu olarak tarih mahkemesinin önünde durmaktadır. Miloseviç’leri yargılayıp ölüme mahkum edenlerin bu insanlık suçunu görmezden gelmeleri, onların insanlık için değil, sadece çıkarları için hareket ettiklerinin en canlı kanıtıdır. Bu hesap kesinlikle sorulacak ve Ter Petrosyan’ların, Koçeryan’ların döktükleri Türk kanları, yaptırdıkları Türk soykırımı, tarihin şaşmaz adaletinin önüne konulacaktır.

 Hüseyin Adıgüzel (www.turksolu.gov.tr)

Tweet
1905.az

Oxşar yazılar

1. Damien de Martel : “Ermeni askerler kadın ve çocuklar da dahil olmak üzere 4000 kişiyi Aras nehrine atarak katlettiler” 2. Ağdaban Faciası 3. İsveçli binbaşının “Ermeni soykırımı” iddialarını yalanlayan mektubu 4. 1905 Bakü Olayları 5. Bolşeviklerin anilarina göre 1918 yilinin ilkbaharinda azerbaycanlilara karşi yapilmiş soykirim 6. Hocalı katliamı Azerbaycan’a karşı olduğu gibi bize karşı da işlenmiş bir insanlık suçudur- Mustafa Şentop
avciya
avciya.az Association for civil society development in Azerbaijan

Röportaj

Güntekin Necefli

“Rusya, Osmanlı’yı yok edebilseydi, tarihte hiç bir zaman Ermeni devleti olmayacaktı”

Musa Kasımlı

“1918 yılında Bakü’de kentin Azeri nüfusunun dörtte biri öldürüldü”

Ferhat Memmedov

“Azerbaycan, ihtilafla ilgili uluslararası hukukun etkinliğinin artırılmasından yanadır”

Suudi Arabistan Krallığı  Azerbaycan Büyükelçisi Müsaid bin İbrahim es-Süleym

“Suudi Arabistan, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü destekliyor”

Arye Gut

“Kanlı olaylar ve facialarımızla ilgili çeşitli internet siteleri kurarak bunları dünyanın önemli dillerine çevirmeliyiz.”

300 söz

Fuad Babayev

Antonyan, Nazaretyanlar, Ovannisyan ve Derlugyan 2008 yılında

Köşe

İlyas Babayev

Ermeniler Kafkasya’da yerli halk değildir

Mehmet Fatih ÖZTARSU

Ermenistan kimlik bunalımından nasıl kurtulur?

Hakkı Keskin

Ermenistan “soykırım” iddialarıyla Azerbaycan topraklarının işgalini unutturmak istemektedir

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti - 100

Gündüz müəllim xatirələrdə

İLYAS BABAYEV (1935-2017)

Tarihi Azerbaycan

 Azerbaycan Atabeyliği (İldenizliler)

Selçuklu devletinin gerileme döneminde oluşan bağımsız sultanlıklar sırasıyla, yeni tip devletlerin ortaya çıkmasına nede oldu. Bu devletler Selçuklu sultanların eski köleleri (Memlük) tarafından kuruldular. Aynı devletlerin yöneticileri genellikle Selçukluların veliaht şehzadelerinin (meliklerin) hocaları olurdu ve kendilerine “Atabey” (“baba- hakim”) derlerdi. Azerbaycan Atabeyliği, (1136-1225) Şemseddin İldeniz tarafından kuruldu.

Bizim sanatçımız

Fotoğrafçılık alanındaki açık savaşta ayakta kalmayı başaran KÖNÜL SÜLEYMANOVA

 

konul

BAKÜ’DE BEŞ BİNİN ÜZERİNDE FOTOĞRAFÇI BULUNUYOR

-Fotoğrafçıların, belki de “fotoğrafçı”ların sayısı giderek artıyor. Nedeni bellidir. Ve işinin ehli profesyonel foroğrafçılar, kendini usta sanan amatör kişilere bir nevi tepeden bakarak veya sitemle bizden bu kadar diyebilirler. Peki toplum nasıl? Profesyonel ve amatör kişiyi ayırt edebilir mi?

Miras

Şuşa: geleneksel kuyumculuk merkezi

KARABAĞ SANAT DÜNYASI TARİHSEL OLARAK, YERLEŞİK VE YARI GÖÇEBE YAŞAM BİÇİMİ TARZINDA, TÜRK ETNOKÜLTÜREL TEMELLİ AZERBAYCAN KÜLTÜRÜ BAĞLAMINDA GELİŞMİŞ VE ŞEKİLLENMİŞTİR.

Söz

Resul Rza – Senin adin

Sene Qarabağ dediler.

İnfografik

Laçın İlçesinin Ermeni tecavüzü sonucu uğradığı zarar

tk.infoqrafika_lacin

Kitapçı Mendel

Arsen Melik Şahnazarov’un gerçeklerle kelime oyunu

1993 yılından itibaren sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti  Dışişleri Bakanının Danışmanlığını yapan Arsen Melik-Şahnazarov’un yazarı olduğu “Dağlık Karabağ: gerçekler yalana karşı” (Нагорный Карабах: факты против лжи) kitabı 2009 senesinde Moskova’nın “Volşebnıy Fonar” yayınevi tarafından 3000 adet olarak basılmıştır.

Duvar kağıdı

Melik Ejder türbesi, Laçın İlçesi

Studio Analitik qrupu Diskussiya klubu Kitabı Səyyar qalereya

© 2025 Tüm hakları saklıdır

1905.az STUDIO
  • Azeri soykırımları
  • Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik tecavüzü
  • Ateşkes devam ediyor…
  • Ermeni devleti
  • Azeri tehcirleri
  • Bizim sanatçımız
  • Kitapçı Mendel
  • Bizim tarihimiz
  • Miras
  • Duvar kağıdı
  • İnfografik
  • Dəyirmi masa
  • Köşe
  • müsahibələr
  • Fotoğraflar