Ermeni tarihçi Leo’nun “Mazi” adlı kitabında Ermeni isyanlarıyla ilgili ifadelerine bir göz atalım: “… Muş’ta ova köylerinde 7 bin Ermeni silahlanmıştı. Bir çoğu Türk Ordusu’ndaki askerlikten silahlarıyla kaçan bu çeteler, Muş Ovası’nda muhtelif köylere dağıtılmışlardı.
Sason, ne asker vermiş, ne de başka bir şey. Hatta bu maksatla gönderilmiş olan Türk memurlarını öldürmüşlerdi. Rus Ordusu yaklaşınca Muş havalisinde hazır bekleyen Ermeni gençleri isyan etmek için fırsat bekliyorlardı.
Şimdi durum apaçık ortadadır. Bir tarafta kendi halinde Türk Milleti, diğer tarafta sakin Ermeni halkı, Taşnaklar ve Rus süngülerine dayanarak isyanlar çıkarıyorlardı. Türk Devleti de kendi varlığını müdafaa hakkım kullanıyordu.
Bu böyle bir halktır ki, en medeni devlet bile bu hakkını kullanmaktan feragat edemez.”
Ermeniler’in “Avrupa’dan silah desteği” aldığını itiraf eden Ermeni tarihçi Astaryan, 1862 yılında Zeytun Ermenilerinin çevredeki Müslüman köylere baskın yaptıklarını,üzerlerine gönderilen Aziz Paşa kuvvetlerinin de Avrupa destekli Ermeniler karşısında başarısız kaldığını belirtiyor ve “…silahlar kiliselerde saklanıyordu. Türkiye’ye gönderilen ajanlar, Kürt ve Çerkez kıyafetleriyle köy-köy dolaşıp halkı isyana teşvik ediyorlardı.” diyordu.
Ermenilerin Sözde “1915 Soykırım” safsatasının içyüzünü, başka devletler hesabına çarpışan Ermenilerin haince eylemlerini en iyi şekilde “Ermeni Milleti Tarihi” kitabında anlatan Ermeni tarihçi Dr. Astaryan şu bilgileri vermektedir: “… Fatih Sultan Mehmet’ten başlamak üzere Osmanlı padişahlarının Ermenilere karşı daima iyi niyet beslemelerine rağmen, bir kısım Ermeniler hep isyan hali içinde bulunmaktadırlar. Fatih Sultan Mehmet, Ermeni Milleti’nin zeka ve maharetini takdir ederek, 250.000 Ermeni’yi Ermenistan’dan (Anadolu’dan) İstanbul’a getirtmiştir. İstanbul, onların siyasi ve ekonomik merkezi olmuştur. Çeşitli Ermeni aileleri, imparatorluğa kıymetli elemanlar yetiştirmiş, bunlar, devletin büyük makamlarını işgal eylemişlerdir. 2.Abdülhamid’in Hariciye Nazırlarından Noradunkyan Efendi ile Sultan Mahmud’un taktirini kazanan Prens Artın Kazanyan bunlardandır”
Kitapta ; “… Sultan Abdülmecit tahta çıkınca, Ermeniler için kabul ettiği özel yasa gereğince Ermeniler 220 mebustan oluşan bir meclis kurmak, bu meclisten bir icra heyeti çıkarmak, adliye, eğitim ve evkaf işlerini idare edecek bu heyet Mebuslar Meclisine karşı sorumlu tutmaktadırlar. Ayrıca “Ermeni teşkilat Anayasası” denilen bu kanun devletin diğer yasaları kuvvet ve hükmündedir” diyen Dr. Astaryan, bu durumu “devlet içinde devlet kurmaktır” diye değerlendirmiştir.
Ermeni komitecilerinin Van, Bitlis yöresinde birçok köyü bastıklarını ve birçok insanı öldürdüklerini kaydeden Ermeni tarihçi Astaryan, Ermeniler ile Kürtler arasında ilk kanlı çarpışmalar 1878 Berlin Kongresi sırasında başladığına dikkat çekmiş ve bunu Avrupalılara duyurmak için İstanbul Kumkapı’da büyük gösteri yapıldığını kaydetmiştir. Astaryan : “Rusya’dan çok miktarda silah getirtilip kiliselerde saklanmıştı. Türkiye’ye ajanlar gönderiliyordu. Bunlar Kürt, Çerkez kıyafetleri ile köy-köy dolaşıp halkı isyana çağıran konuşmalar yapıyorlardı. Nihayet bütün Ermeni kurumlarının birleşmesiyle meşhur Taşnak Partisi kuruldu. Partinin kurucuları Kristoper Mihailyan, Rosdom Zoryan vd. Türkiye’ye gidip Ermeni gençlere silah eğitimi yaptırıyorlardı. Ermeni okulları ve kiliselerinde ihtilal piyesleri oynatılıyordu. İşte Ermenilerin gizlice Rusya’dan getirdikleri hesapsız silahlarla komşuları Kürtlere, Türkler’e sebepsiz hücum etmelerinin, Müslüman köy ve kasabalarım yakıp yıkmalarının sebebidir, “demiştir.
Bugün Ermenilerce hain ilan edilen Ermeni Sovyet tarihçisi B.A.Boryan’ın 1929 tarihinde basılan Ermenistan, Uluslararası Diplomasi ve SSCB adlı eserinde Ermeni Meselesi’nin özüne ilişkin benzer tespitleri dile getirmektedir: “Berlin Konferansından sonra Ermeni Meselesi, büyük devletlerin diplomasisi için Türkiye’ye bir baskı aracı haline dönüşmüştür. İngiliz ve Rus Diplomasisi (1880, 1895-1896), onları takiben Rus ve Alman Diplomasisi (1913-1914), Ermeni Meselesi’ni Doğudaki sömürgeci politikalarının bir aracı olarak kullanmışlardır.”
Boryan, Taşnaklar için şöyle tespitlerde bulunmuştur : “Ermeni milletinin ‘temsilcilerinin’ önderliğinde Ermeni halk kitlelerinin hareketi, her zaman büyük devletlerin diplomatları tarafından dikte edilmiştir. Bu ‘temsilciler’, her zaman büyük işgalcilerin ellerinde birer silah olmuşlardır. ”
II. Nikolay’ın, İngiliz ve Fransız emperyalizminin sloganlarının Taşnaksutyun’un sloganları haline geldiğini belirten Boryan, eserinde Taşnakların özellikle Çarlık ordularındaki koçbaşı misyonu üzerinde durur. Boryan, Taşnakların Ermeni kitleleri üzerinde Türklerden kurtulmak için Çarlık ordusuna Ermenilerin maddi ve fiziki olarak yardım etmesi ve aktif olarak katılması gerektiği bilincini yarattığı tespitini yapar ve bu temelde Ermeni gönüllü birliklerinin Türklere karşı Ermenistan’ın “kurtuluşu” için Çarlık ordusunda savaştıklarını belirtir. Artık Çarın savaş prensipleri, Taşnakların prensipleri olmuştur. Taşnaklar, “vandal” Almanlara ve “başıbozuk” Türklere karşı Avrupa’nın “kültürlü milletlerinin” yanlarında olduğu propagandasını yapmaya başlar. Sözler alınmıştır. Ermeniler, “özgürlük” mücadelesinde yalnız değillerdir.
Boryan, tezini belgelerle örneklendirerek Taşnakların, ne Ermeni halkı adına ne de Ermeni toplumu için hareket ettiğini tamamen Çarlık Rusya’sının ajanı rolünde davrandığı sonucuna varır. Gerçekten de Rus Dışişleri Bakanlığı’nın Ermeni Meselesi’yle ilgili Bakanlar Kurulu’na verdiği rapordaki; “Rusya’nın görevi Ermeni kamasını ve şeddini Türklerle Kürtler ile bizim Tatarlar arasına sokmak ve inşa etmektir. ” ifadesi Boryan’ı doğrulamaktadır.
Ermenistan S.S.C. Bilimler Akademisi Tarih Enstitüsü Öğretim Üyesi olan S. A. Vartanyan da; Taşnak iktidarının rüşvetçilere, şantajcılara ve yağmacılara dayandığını belirtir. Ayrıca toprak talepleri üzerinden siyaset yapan Taşnaklar, Sovyet Azerbaycanı’nı düşman olarak görmüşler ve ona karşı sınır provokasyonlarında da bulunmuşlardır.
Vartaryan’ın başka bir tespiti ise, Taşnakların kendi halkına ve Ermenistan’daki azınlıklara yaptığı zulümdür. Ayrıca Taşnaklar, kendi ülkelerinde de ulusal bir boğazlaşma kışkırtmışlardır. Bu sebeplerle Rusya Komünist Partisi Tiflis Komitesi, “Taşnak vahşiliğini” sert bir şekilde protesto ettiğini bildirmiş, Partinin yetkililerinden A.Mikoyan da Taşnakların “kanlı cinayetler ine” son verilmesi için bütün önlemlerin alınacağını belirtmiştir. Taşnakların İstanbul’da kendilerinden farklı düşünen Ermenilere karşı da terör eylemlerine giriştiği, ayrıca kamu görevi yapan tüm Ermeni memurları tehdit ettiği Osmanlı belgelerine de yansımıştır. 23 Bir kısım Ermeni’yi de önce tehdit edip, sonradan öldürdüklerini Taşnak Komitesi bölümünde anlatmıştık.
Kaynak : Sözde Ermeni Soykırımının Gerçek Yüzü
Ahmet GÜREL
(www.onuncukent.com)