Ermenilerin Kafkasya’da yerli halk olmadığı ve buraya başka bölgelerden göç ettirildiği uzmanlar tarafından kanıtlanmış bir gerçektir.
Ermenicenin Kafkas dilleri ile hiçbir bağlantısı bulunmuyor. Bu dil Hint-Avrupa dil ailesine ait bir dildir. Bilindiği üzere, bu dil ailesinde çeşitli gruplar bulunmaktadır. Bazı bilim adamları, özellikle İ.Dyakonov Ermenicenin Yunancaya çok yakın olduğunu söyler. Bu olgu Ermenilerin, tarihin herhangi aşamasında Yunanlılara komşu olarak yaşadıklarını ve birbirlerini etkilediklerini ortaya koyar. Bu arada Ermeniler, Ön Asya halkı değillerdir.
Onlar MÖ 2.binyılın ortalarında Ön Asya’ya geldiler. Çok büyük olasılıkla onlar halkların büyük göçü sırasında Küçük Asya’ya göç ettiler. Ermenilerin isimleri ilk kez Dara döneminde yazılmış Bisütun yazıtlarında geçer. Bu yazıt MÖ 520-518 yılları arasında yazılmıştır. Ermeniye denilen bir yer ismi orada birkaç satırda geçer.
Onlar bağımsız olmadıkları gibi Ehemeniler devletinin sınırları içinde yer almışlar. Yazıtta imparatorluğa karşı ayaklanmalardan da bahsediliyor. Ayrıca Ehemenileri yenen Büyük İskender döneminde de Ermeniler bağımsız olamazlardı. Çünkü İskender’in imparatorluğunda kimse bağımsız değildi. Oysa yaşadığımız Kafkasya’nın bu tarafı o dönemde bağımsızdı. Çünkü Büyük İskender buraya gelmemişti. MÖ 5. yüzyılda Kaspiler, daha sonra Albanlar burada ikamet etmişlerdir.
Ermenilerin MÖ 2.yüzyılda Artayades döneminde kısa süreliğine güya bağımsız devletleri oldu. MÖ 96-95 yıllarında Parf kralları sarayında rehin olarak tutulan 2.Dikran şüpheli anlaşmalar yaparak iktidarını kurar. Biraz güç toplayınca Suriye yönünde harekete geçer ve birkaç şehri işgal eder. MÖ 1.yüzyılın 69 yılında Roma Komutanı Lukullus’un başkanlığında doğuya sefer başlar. Lukullus, Dicle nehrinin yukarı kesiminde bulunan Tigranocerta şehrini yakıp yıkar. Ermeni araştırmacı Sarkisyan, Tigranocerta şehrinin M.Ö. 87 yılından sonra kurulduğunu yazar. 2.Dikran Kafkasya’ya asla sefer etmedi. Dolayısıyla Tigranocerta şehri Kafkasya’da yer almadı. Lukullus’un Roma’ya geri çağrılmasının ardından sonraki seferi Pompeius gerçekleştirir ve Dikran’ı ağır yenilgiye uğratır. Dikran tüm hazinesini Pompeius’a teslim eder, kendisi de önünde diz çöker.
Yani, Ermenilerin Kafkasya’da her hangi devleti olmadı. İnsanlar çeşitli bölgelere dağıldığından dolayı burada da, elbette, Ermeniler olabilirdi. Fakat devletleri yoktu. “Denizden denize”, “Büyük Ermenistan” ise sadece bir hayaldir. O zamanlar Ermenilerin sayısı öylesine küçüktü ki, her birkaç yüz kilometrede bir Ermeni bulunsa dahi onların tüm bu bölgeyi kontrol etmesi imkansızdı. Günümüzde tüm dünyadaki Ermenilerin sayısı en fazla 7-8 milyon iken, o dönemde sayıları bundan defalarca azdı. Doğru, dağınık halde Kafkasya’da Ermeniler yaşıyorlardı.
Rus bilim adamı Şavrov 1911 yılında yayınladığı kitabında 1828 Türkmençay anlaşmasına kadar Kafkasya’da 300 bin kadar Ermeninin ikamet ettiğini yazıyor. 20.yüzyılın başlarında bu sayı 1 milyon 300 bin civarındaydı. Bunun 1 milyondan fazlası Rusya yetkilieri tarafından buraya göç ettirilmişti. Paskeviç ve Griboyedov’un eserlerinde onların göç ettirilmesi süreci anlatılmaktadır. Bu kişilere bir takım kaynaklar tahsis ederek iskan edildikleri yerlerin iklimi ile önce yaşadıkları yerin ikliminin benzer olmasına dikkat ederlerdi. Oysa ileriki dönemlerde bizim insanlar (red. Azeriler) tehcir edildiğinde dağlık arazilerde oturan insanları sıcak (aran) bölgelere iskan ettiler.
Ermeniler Karabağ’a özellikle yazın, Azeriler dağa çıktıklarında göç ettirildiler. Dolayısıyla bu arazilerin Ermenilere ait olduğu asla düşünülmemeli. Ne var ki birçok dini anıta Ermeniler sadece el koydular. 4.yüzyılın ilk yarısında burada yaşayan Albanlar Hıristiyanlık dinine girdiler. Ve bu din Kafkasya Albanya’sının resmi dini oldu.
5.yüzyılın ortalarında Bizans ile Sasaniler devleti arasında savaş yapılıyordu. Hıristiyan Albanların dindaşları olan Bizans’a eğiliminden korkuya kapılan Sasaniler bu bölgede Zerdüştlüğü yaymaya başladılar. Burada Zerdüşt toplulukları, tabii ki, vardı, fakat çoğu kişi Hıristiyandı. Bu nedenle prensleri başkente davet ederek Zerdüştlüğü kabul etmeleri için baskı yaptılar. İşgal tehlikesinden dolayı Albanların bir kısmı 450 yılında Zerdüştlüğü kabul ettiler. Ancak bir yıl sonra halk ayaklanarak Zerdüşt kahinlerini ülkeden sınırdışı etti.
İleriki yıllarda İslam hilafeti döneminde Allah’ın tek ilah olduğunu kabul eden Hıristiyanlara hiçbir şey yapmadılar, Zerdüştlüğe inanan kişiler İslam dinini kabul ettiler. Bu bölgede Hıristiyanlar uzun süre yaşadılar. Hatta Mihitar Koş Hıristiyan ahali için kanunname hazırladı.
1836 yılında Rusya İmparatorluğu’nda Sinod (red.dini kurum) buradaki Alban kiliselerini Ermeni kilisesine bağlar. Son derece önemli bir stratejik konumda bulunan Müslümanların İran veya Türkiye eğiliminden endişelenen Rusya, bu bölgelere çok sayıda Ermeni iskan ettirir. Ve böylece “böl ve yönet” yöntemi uygulanmaya başlar. Bizi köklerimizden tamamen koparırlar. Bu arada Ermenileri de bize karşı mücadelede kullanırlar.
Rus askerlerinin 1808-1809 yıllarına ait net topografik haritaları vardır. Bilindiği gibi, askeri haritalarda yer isimlerinin doğru yazılması konusunda çok titiz davranırlardı. Söz konusu haritaları inceleyenler bugün Ermenistan olarak adlandırılan bölgede sayısız Azerbaycan yer isminin olduğunu söyleyebilirler. Tarihi gerçeklerin dünya kamuoyuna duyurulması için bu haritaların devlet tarafından tekrar basılmasını dilerim.
İlyas Babayev
Azerbaycan Ulusal Bilimler Akademisi Muhabir Üyesi