Yapay olarak üretilen “Ermeni meselesi”, birkaç yüzyıldır Kafkasya’yı karıştırıyor. Dağlık Karabağ çatışması da bölge için ciddi bir sorundur. Bu sorunun oluşmasında dünya çapında büyük devletlerin rolü olmuştur. Kendi çıkarları uğruna adaleti çiğnemişlerdir. Bununla çatışmayı “kısır döngü”ye dönüştürmüşlerdir.
Tarihi olaylar gerçekleri tüm açıklığıyla gözler önüne seriyor. Dünya kamuoyu bu gerçekleri kabul etmelidir. Aksi halde, Kafkasya’da istikrarı sağlamak mümkün olmayacak. Rusya arşivlerindeki belgelerin içeriğinin geniş kitlelere iletilmesi bu konuda çok şeyi değiştirebilir.
Gerçekten de, belgelerde Ermenilerin Kafkasya’ya göç ettirilmesine ilişkin çok değerli bilgiler vardır. Dışarıdan karanlık görünen olaylar net ve sade bir mantıkla açığa kavuşuyor. Kimi zaman “Ermeni kahramanlığı” şeklinde sunulan olayların aslında iğrenç bir siyasi oyun olduğu anlaşılıyor. Bununla birlikte Azerbaycan halkının azmi, çeşitli yönlerden aldığı darbelere göğüs germesi ve vatanını koruyabilmiş olması da tarihi gerçeklerdir.
“Ermeni meselesi”nin oluşmasının temelinde, imparatorlukların siyasi çıkarları yatıyor. Bunu, Ermenilerin devrimciliği ya da özgürlüğe düşkünlüğüyle ilişkilendirmek doğru değildir. Ermeniler sadece başkalarının yarattığı tarihi fırsattan haince yararlanmaya çalışmışlardır. Kafkasya’ya ilişkin bu fırsatı ilk olarak 10 Kasım 1724 tarihinde Rus Çarı 1.Petro’nun Ermeni halkına fermanı sağlamıştır.
1.Petro A. Rumyantsev’e gönderdiği mektupta şöyle yazıyordu: “Ermeni temsilciler düşmandan korunma ricasıyla bize sığınmıştır; bunu gerçekleştirme imkânımız yoksa, o zaman onların yeni ele geçirdiğimiz İran topraklarına yerleşmesine izin verelim. Onların … Hazar kıyısındaki topraklarımıza yerleşmesine izin verdik ve usulen hamilik fermanı gönderdik. Eğer Türkler bu konuda sizinle konuşursa, o zaman onlara şu cevabı verin: ‘Biz Ermenileri çağırmadık, fakat aynı mezhepten olduğumuzdan onlara hamilik etmemizi rica ettiler; biz, Hıristiyanlık adına Hıristiyan olan Ermenilere ret cevabı veremezdik…”
Rus Çarı meseleyi somut olarak ortaya koyuyor: Güney Kafkasya’da kendi hâkimiyetini korumaya yardım edecek olan Ermenileri, Azerbaycan topraklarına yerleştirmek gerekiyor. Üstelik öylesine koşullar altında bunu gerçekleştirmek gerekiyor ki, Ermeniler her zaman imparatorluğa bağlı olsun, ona minnettarlıkları tükenmesin. Bunun için Müslümanları Ermenilerin düşmanı olarak sundular. Aynı zamanda, Ermenilere kendi devletlerini kurmalarında yardım edileceği vaadinde bulundular. Bunun yolu ise, Ermenilerden oluşan isyancı birlikler yaratarak, bölgeyi daima tehdit altında tutmaktan ibaretti.
Tüm bunlar çarın Ermeni halkına âli fermanı ve Ermenilerin Hazar kıyısındaki topraklara göç ettirilmesine ilişkin âli talimatlarının yer aldığı belgelerde satır arası olarak dile getirildi. Söz konusu belgelerin ilkinde şöyle deniyor: “Biz sizi, aileleriniz ve nesillerinizle birlikte âli İmparator Himayemize kabul ettik ve bundan sonra özgür olarak yaşamanız için Hazar Denizi kıyısında yeni alınan İran topraklarımızda huzurla yaşamanız ve kendi yasalarınıza göre Hıristiyan mezhebinize hizmet edebilmeniz için geniş toprakların ayrılmasını emrettik. Biz, Hıristiyanlık adına sadık Ermeni milletini kendi himayemizde tuttuğumuz sürece, size Majestelerinin fermanını bağışlıyoruz ve o yeni alınan İran topraklarının yöneticilerine, sizden birileri oraya gittiğinde, onların sizi Gilan ve Mazandaran’da olduğu gibi, Bakü’de ve diğer uygun yerlerde de kabul etmekle kalmayıp, yaşamanız ve yerleşmeniz için rahat yerler ayırmaları ve bundan sonra sizi her türlü ihtimam ve güvenlik içinde tutmaları için Adımızdan ferman gönderdik.”
1.Petro’nun ölümü bu süreçleri biraz yavaşlattı. Yalnız 2.Katerina döneminde Rusya’nın Kafkasya’da yeniden güçlenmesi siyasetine ilgi atmaya başladı. Azerbaycan topraklarında bir Ermeni devletini kurma planları güncelleşti. Ancak Türk-Rus Savaşları bu planları erteledi. 19.yüzyılın başlarında bu tehlike Güney Kafkasya’da daha büyük çapta kendini göstermeye başladı.
1828 senesinde imzalanan Türkmençay Antlaşması’nda “Ermeni meselesi” artık somut bir maddeyle ifade edilmiştir. Antlaşmanın 15.Maddesinden bir bölümü örnek verelim: “… Buna ek olarak, bu tarihten itibaren o memurlara ve halka (Azerbaycan’dan bahsediliyor – yazar) İran topraklarından Rus vilayetlerine aileleriyle özgürce geçmeleri için, taşınan emlakın – hükümet ve yerel yöneticiler tarafından hiçbir engel olmaksızın ve bu şahıslar tarafından satılan ya da yurt dışına çıkarılan emlakın her hangi vergi ve rüsuma tabi tutulmaksızın – yurt dışına çıkarılması ve satılması için bir sene süre tanınıyor.
Taşınmaz emlaka gelince, onun satılması ya da hakkında özgürce ilgili kararın verilmesi için beş senelik süre belirleniyor…”
Görüldüğü üzere, bu maddede somut olarak Ermenilerin adı geçmese de, esasen Ermenilerin göç ettirilmesi meselesi öngörülüyor. Bu antlaşmadan sonra Ermenilerin kitleler halinde Azerbaycan’ın Nahçıvan, Karabağ, İrevan gibi bölgelerine göç ettirilmesi bu görüşün doğruluğunu onaylıyor. O dönemde, Müslüman nüfusun Hıristiyanların yaşadıkları bölgelere yerleştirilmesine ise rastlanmıyor. Aksine, çeşitli bahanelerle özellikle Ermeniler Azerbaycanlıların yaşadıkları topraklara yerleştirilmiştir.
Bu süreci gerçekleştirenler N. Astaraketsi, A. Griboyedov, General Paskeviç, Albay Lazarev ve diğerleri, önceden hazırlanan bir plana uygun olarak hareket ediyorlardı. Rus arşivlerindeki belgeler 5 Nisan – 10 Haziran 1828 tarihlerinde Ermenilerin İrevan ve Nahçıvan’a göç ettirilmesinin devletin resmi politikası olarak hazırlandığını gösteriyor. Belgelerde, Türkmençay Antlaşması gereği İran’ın ödediği harp tazminatından 50 bin gümüş Rublenin Ermenilerin göç ettirilmesi için tahsis edildiği belirtiliyor.
Böylece Rus İmparatorluğu’nun Ermenilerin Azerbaycan topraklarına göç ettirilme siyaseti yeni bir aşamaya geçmiştir. Göç ettirilme ile ilgili çalışmaları yürüten kişiler, Ermenilerin Rusya’nın orta bölgelerine yerleştirilmemesi konusunda Rus yönetimini defalarca kez ikaz etmişler. Buna neden olarak ise, Ermenilerin kısa süre içinde, yerleştikleri toprakların kendilerine ait olduğu iddiasını ortaya atacağı gösteriliyordu. Yani Ermenilerin cibilliyetini herkes biliyordu.
Ermenilerin Müslümanlara karşı isyan etmesinde İngiliz İmparatorluğu da az rol oynamamıştır. İngiltere Konsolosları Ermenileri Müslümanlar ve Ruslara karşı kışkırtmıştır. Rusya bunu öğrenir öğrenmez süreçleri kendi yararına değiştirme siyasetini uygulamaya başlamıştır.
Böylece, Kafkasya’da “Ermeni meselesi” tarihin bir döneminde tamamen yapay bir şekilde üretilmiştir. Onların buraya ayak bastığı günden itibaren ise, savaşların ardı arkası kesilmemiştir. Bu bölgeye yabancı olan Ermeniler, yerli halklara karşı son derece saldırgan olmaya yönlendirilmiştir. Bu sebeple, bugün Dağlık Karabağ’da yaşananlarda Ermenileri o topraklara yerleştirenlerin tarihi sorumluluğu vardır. Hali hazırda tüm bölge, Ermeni bölücülüğü ve teröründen eziyet çekmektedir. Ancak “Ermeni meselesi”nin gerçek anlamı, dünya çapındaki büyük devletler tarafından itiraf edildikten sonra Kafkasya rahatlayabilir. Bu, bölgedeki çatışmaların çözümünü de çok olumlu etkileyebilir.
Newtimes.az