Bugün Türkiye’yi sözde “Ermeni soykırımı” iddiaları ile köşeye sıkıştırmaya çalışan Hıristiyan Batı Alemi’ni, 1915’te yaşananlara şahitlik etmiş kendi yazarları bile yalanlıyor.
1915-1917 yılları arasında Anadolu’daki Ermenilerle yaşamış bir isim; İsveç’li Hjalmar Pravitz adında binbaşı, “Nya Daglıgt Allehanda” (red.Yeni Günlük Çeşitlilik) gazetesinin 23 Nisan 1917 tarihli sayısında yayınlanan mektubunda, Türklerin Ermenileri katlettiği iddialarının kocaman bir yalan olduğunu anlatıyor. İran’dan Türkiye’ye geçerek (2 sene kalıyor) İsveç’e geldiği zaman Marika Stjerstedt’in “Ermenilerin Acınacak Durumu” adlı kitabını okuduktan sonra “Şahit olduğum için yalanları anlatmakla yükümlüyüm” diyen İsveçli Subay, Anadolu’ya önyargılarla gittiğini fakat gördükleri ile söylentilerin doğru olmadığına şahitlik ettiğini kaydediyor.
“Hiç bir yerde katliama şahit olmadım”
Mektubunda Ermenilerin arasında iki sene(1915-1917) kaldığını belirterek, tamamen kendi gözlemlerini kaleme aldığını ifade eden İsveçli subay, şunları anlatıyor. İşte bazı satır başları:
“ Şahit Olduğum için yalanları kınamakla yükümlüyüm”
“Yaşananların şahidi durumunda olmam, bana, bu gibi yalan iddiaları kınama hak ve yükümlülüğünü veriyor ve buna ek olarak kendi gördüklerim bu protestoyu güçlendiriyor.
“Önyargılarla gittim”
İstanbul’dan Anadolu’ya doğru yolculuğu başladığımda kulaklarım Amerikalı gezginlerin, zavallı Ermenilerin Türk efendileri tarafından nasıl katliama uğradığı şeklinde anlatılanlarla, yani önyargılarla doluydu. Tanrım! Nasıl bir kargaşa görecektim acaba ve nasıl bir zulme şahit olacaktım! Orta Doğu’da görevli olarak (İran jandarma teşkilatını kurmak ve geliştirmek için) uzun yıllar yaşadığım için, Hıristiyan olduklarından dolayı, Ermenilerin Tanrı’nın en sevgili kulları olduğu şeklindeki görüşe katılmam kesinlikle mümkün değildir. Türklerin saldırıları ve isimsiz kurbanlar hakkındaki söylentilerin doğru olup olmadığını anlayabilmek için gözlerimi açmaya karar verdim.
“Kesinlikle hayır”
Her zaman sefilliğe şahit oldum. Ancak önceden planlanmış bir katliama hiç bir yerde şahit olmadım. Kesinlikle hayır. İşte bu nedenle yaşadıklarımı yazma gereği duydum.
“Sürülmeseydik erzurum çok daha önce düşerdi”
Savaşın başında, güvenilmez Ermenilerin, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuzey kısmından sürülmelerinin sebebini kavramak ve Osmanlının zorunlu nedenlerle bu işi yaptığını anlamak gerekiyordu. Nefret ettikleri bölge yetkililerine karşı istila ordusu ile birlikte ortak bir saldırı yapmak için sadece Rusların gelmesini bekleyen tüm bu Ermeni yerleşim birimlerini Erzurum bölgesinden çıkarmak önemliydi ve gerekliydi. Erzurum Şubat 1916’da düştüğünde, Rusya’da tutsak kaldığım sırada tutsaklığı paylaştığım bir Ermeni bana şunları dedi: ‘Biz sürülmeyip Erzurum’da bırakılsaydık, Erzurum çok daha önceden düşerdi.’ Eğer güçlü dış düşmanlar tarafından tehdit edilen ve saldırıya uğrayan Türkiye gibi bir ülke sinsi iç düşmanlara karşı kendini korumaya çalışıyorsa buna kimse karşı çıkamaz.
“Katliam yok değil fakat nedeni yine ermeniler”
Ermenilerin bir çeşit Türk esareti altında yaşadıklarını ve sürekli baskı gördüklerini iddia edenlerin kuruntu yaptığını düşünüyorum. Dönem dönem ortaya çıkan katliamlar bir yana bırakılırsa, ki bu katliamların kuşkusuz büyük ölçüde nedeni yine Ermenilerdir, Ermenilere oldukça iyi davranıldığını düşünüyorum. Kendi dinleri, kendi sözlü ve yazılı dilleri ve kendi okulları vs. hepsi var.
“Hiçbir türk saldırısı görmedim”
Ben ‘Tanin’in (Türk gazetesi) deyimiyle bu zavallı ‘göçmenleri-muhacirleri’ çok yakından gördüm. Onları Anadolu’da trende, Konya’da ve başka yerlerde öküz arabalarında ve Toros dağlarında sayısız kafileler halinde yürürken, Tarsus ve Adana’da çadır kamplarında gördüm. Ayrıca Halep’te, Deir-e-zor ve Ana’da gördüm. Ama hiçbir zaman bu talihsiz insanlara karşı bir Türk saldırısı görmedim.
“Türkler savaşa rağmen onlara çok iyi davranıyordu”
Konya’da bir Fransız, bayan Soulie ailesiyle ve İtalyan bir hizmetçi kadınla beraber oturuyordu. Savaşa rağmen orada oturuyorlardı ve Türkler onlara hiçbir şey yapmıyordu.
“Ermeni baron türklerden iyi bahsetti”
Halep’te büyük bir otelin sahibi olan Ermeni Baron’a konuk oldum. Kendisiyle hemşerilerinin durumu üzerine birçok defa sohbet etmemize rağmen bana Türklerin katliamlarından hiç bahsetmedi. Ertesi gün Cemal Paşa ile bir görüşme yapacaktım. Bu nedenle Cemal Paşa hakkında konuştuk. Birçok kişi tarafından bir cellat olduğu iddia edilmesine rağmen, Ermeni Baron bu ünlü adamdan çok olumlu olarak bahsetti.
“Ermeni hizmetkar türk katliamından tek kelime etmedi”
Halep’te Ermeni bir hizmetkar ile tanıtştım. Bu kişi daha sonra birkaç ay boyunca bana yol arkadaşlığı etti. Bu kişi ne Halep’te, ne de doğum yeri olan Maraş’ta veya başka bir yerde Türk katliamından tek kelime etmedi…
On dört gün boyunca Fırat nehri üzerinde yolculuk yaptım. Bu süre boyunca bayan Stjerstdedt’in verdiği bilgiler göre en azından bir kere Ermenilere karşı yapılmış bir saldırı görmeliydim. Bu durumda birçoğu Fırat Nehri üzerinde ölü olarak yüzüyor olmalıydı. Bu nehir yolculuğunu Dr.Schact (Alman hekim binbaşı) ile birlikte yaptık. Daha sonra kendisiyle Bağdat’ta yine buluştuk, konuştuk. Bana hiç böyle şeyler anlatmadı.
“Kesinlikle karşı çıkıyorum”
Bir görgü şahidi olarak göçmenleri gözeten düzenli Türk jandarma birliklerinin Ermenileri katliam yaptığı iddialarına kesinlikle karşı çıkıyorum.”
Kaynak: www.habervaktim.com ve www.turkcebilgi.org