Karabağ çatışmasının başlama tarihi Şubat 1988 yılıdır. 21 Şubat 1988’de Dağlık Karabağ Özerk Vilayeti Meclisi (Sovyet) bölgenin Azerbaycan’dan ayrılarak Ermenistan’a birleşmesi yönünde karar aldı.
Fakat bu kararın alınmasından önce, on yıllar boyunca Taşnaksütyun Partisi önderliğinde Ermeni milliyetçi örgütlerince büyük hazırlık çalışmaları yapılmıştır. Taşnak Partisi kurulduğu 1890 yılından itibaren öncelikli olarak Nahçıvan ve Karabağ olmak kaydıyla Azerbaycan topraklarına karşı toprak talepleri ileri sürmüştür. Taşnak Partisinin önderlerine göre bu topraklar “denizden denize uzayan Büyük Ermenistan” topraklarının bir parçası olacaktı.
O tarihten itibaren Taşnak mensupları bu sinsi planlarını gerçekleştirmek için bir an da olsun faaliyetlerini durdurmamışlardır. Hatta, tüm toplumsal ve siyasi alanların parti ve Sovyet rejiminin sert kontrolünde olduğu totaliter Sovyet rejimi döneminde bile Ermeniler Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün bozulmasına yönelik yıkıcı faaliyetlerine devam etmişlerdi. Vurgulamak gerekir ki Sovyet döneminde Ermeniler Karabağ ve Nahçıvan’ın Ermenistan’a verilmesine ilişkin kırk beş kez Moskova yönetiminin gündemine getirmişlerdi (1, s.30).
Ermeni örgütlerinin tarihi Azerbaycan topraklarının koparılmasına ilişkin faaliyetleri özellikle 20. yüzyılın 60’lı yıllarında daha yoğun hale gelmiştir. Bunun bir nedeni de Hruşev tarafından başlatılmış “yumuşama” politikasıydı. Bu politika SSCB’de siyasi rejimin bir kadar yumuşamasına neden olurken Ermeni milliyetçi örgütlerinin faaliyetlerini genişletmelerine neden olmuştur. Fakat bu örgütlerin aktifleşmesinde anahtar rolü Sovyet yönetiminin ileriye dönük planları oynamıştır. Zira Kremlin yönetiminde belli çevreler Sovyet rejiminin “beşinci kolu” olarak Ermenilerin farklı ülkelerde kullanılmasından yana idiler. Bunun karşılığında SSCB’de Ermenilerin bazı isteklerini yerine getirmeye hazır idiler. Bu konuda alınan ilk karar Ağustos 1961’de Sovyet hükümeti tarafından yurtdışında yaşayan Ermenilerin SSCB’ye “geri dönüşü” konusunda aldığı karar oldu (2, s.417). Bunun ardından Sovyet hükümeti uydurma “Ermeni soykırımı”nın SSCB’de gün ışığına çıkmasına müsaade etti. 20. yüzyılın 60’lı yıllarında Ermeniler uydurma “Ermeni soykırımı” propagandası için tam serbestlik elde ettiler. Bu gelişme onlara 1915 Osmanlı dönemindeki malum olayların yıldönümünü 1965’de devlet düzeyinde görkemli bir şekilde anmaya imkan verdi.
1960’lardan itibaren Ermenistan SSB hükümeti ve yurt dışında yaşayan Ermeniler arasındaki ilişkiler yoğun bir hale geldi. Bu da aşırı Ermeni diasporasının aşırı milliyetçi düşüncelerinin SSCB’ye dahil olmasına imkan sundu. Tüm bunlar hem Sovyet Ermenistanı’nda hem de Ermeni diasporasında milliyetçi histeriği daha da şiddetlendirdi. Ermeni liderler Azerbaycan’dan yeni toprakların koparılması planlarının gerçekleşeceğine inanıyorlardı. 1960’larda özellikle Karabağ ve Nahçıvan üzerinde Ermenistan’ın kontrolünün sağlanması yönünde yoğun çabalar harcanıyordu. Bu O yıllarda Ermenistan SSC yönetimi Sovyetler Birliği merkezi hükümetinin etkinliklerinde Karabağ’a ilişkin taleplerini sıkça gündeme getirmeye başladılar (3, s.438).
Aynı zamanda Ermenistan yönetimi Karabağ ve Nahçıvan’ın Ermenistan’a bağlanma talebini içeren çok sayıda toplu dilekçeyle başvuruların yapılmasını organize ediyordu. Bunun dışında, 20. yüzyılın 60’lı yıllarında Revan’ın desteği ile Karabağ’da Ermenistan’a birleşme talebiyle kargaşa ve provokasyonlar yapılmıştır. Bu olaylar sırasında genelde mağdur taraf yine sivil Azerbaycanlılar olmuştur (3, s.438).
Sırf bu dönemde Taşnak Partisinin siyasi çizgisinde köklü değişiklik yapılması bir tesadüf olarak kabul edilmez. Bilindiği üzere, 1960’lı yılların ortalarına kadar bu parti keskin Sovyet karşıtı bir çizgi takip ediyordu. Fakat 1960’lı yılların ortalarından itibaren bu çizgisini değişmeye başladı. Sonuçta, 1967 tarihli 19. Kongresinde Taşnak Partisi Sovyetler karşıtı faaliyetini kesin bir şekilde terk etti (4). Bu karar Sovyet yönetimi ve Taşnak Partisi kendi aralarında gizli anlaşmaya vardıklarını doğrulamaktadır. Sovyetler karşıtı faaliyetten geri çekilmek, “Ermeni soykırımı” ideasını desteklediği için Taşnak Partisi’nin Kremlin’e bir nevi “teşekkür” niteliğindeki bir adım idi.
Taşnak Partisinin nihai çizgisi 1972’de Vyana’da yapılan 20. Kongresinde şekillendi. Kongrede kabul edilen belgelere göre Taşnak Partisi “milletçilik, sosyalizm ve devrimcilik”i destekleyerek “milleti korumayı ve kalkınması için şartlar oluşturmağı” esas hedefi olarak belirlemiştir. Taşnak liderlerine göre bu amaca ulaşmak için “ABD Başkanı W.Wilson’un çizdiği sınırlar çerçevesinde özgür, bağımsız ve bütün Ermenistan’ın kurulması, Nahçıvan ve Karabağ’ın buraya birleştirilmesi” gerekiyordu (4).
Bunu da dikkate almak gerekir ki Taşnak Partisi yurt dışında sadece siyasi örgüt olarak faaliyet göstermemiş, geniş çaplı okul, kolej, tiyatro, kültürel ve araştırma merkezlerine, yayın organlarına sahip olmuştur. Taşnak Partisi mensuplarının sayısının az olmasına (20 bin üye) rağmen bu parti kilise, vakıf teşkilatları, kadın, kültür, eğitim ve izci örgütleri aracılığıyla, genç Ermenileri kuşaktan kuşağa komşu halklara, özellikle de Türk ve Azerbaycanlılara karşı nefret ruhunda eğitmişlerdir (5).
Ermenilerin, yurt dışında yaşayan Ermenilerle neredeyse engelsiz bir şekilde iletişim kurabilen tek topluluk olduğunu dikkate aldığımızda, Taşnak Partisi milliyetçi propagandasının Sovyet Ermenistanı’na kolayca nüfuz ettiğini, Ermeni toplumunu Azerbaycan topraklarıyla ilgili yayılmacı bir ruhla beslediğini söyleyebiliriz.
Ayrıca bu faaliyetler Sovyet Ermenistanı’nda da yürütülmekteydi. Karabağ ve Nahçıvan’ı “kadim Ermeni toprakları” olarak gören Ermeni aydınlarının büyük bir kısmı da bu faaliyetler içindeydi. Bununla ilgili 1960-80’li yıllarda “Miatsum” (Karabağ’ın Ermenistan’la birleşmesi) ideologları, sözde araştırmacılar S. Kaputikyan ve Z. Balayan’ın güya Karabağ’ın ve Nahçıvan’ın Ermenilere ait olduğunu “ispatlayan” yayınlarını hatırlatmak isabetli olacaktır (6). O sırada Sovyetler Birliği hükümeti, Azerbaycan aydınlarının Ermeni “araştırmacıların” uydurmalarına cevap vermek çabalarını en sert şekilde engellemiştir. Bu Sovyet yönetiminin Güney Kafkasya halklarına ilişkin “çifte standart”ın en bariz örneği idi.
Bugünkü Karabağ çatışmasının kaynaklarından bahsederken şunu da vurgulamamız lazım: 20. yüzyılın 60- 80’li yıllarında Taşnak Partisi değişik ülkelerde silahlı örgütler şebekesine sahip idi. Bu örgütlerdeki Ermeni gençlerin sayısı on binlerce idi (5). Örgütlerde partinin askeri oluşumu için çete mensuplarının hazırlanması faaliyetleri yürütülmüş, Karabağ savaşı için aktif hazırlıklar yapılmıştır. Bu yüzden 20. yüzyılın 80’li yıllarında Karabağ’da çatışmalar meydana geldiğinde Azerbaycanlılardan farklı olarak Türkler iyi organize edilmiş askeri yapıya sahip idiler.
Karabağ savaşı başladığında artık bu askeri yapıların birçoğu 20. yüzyılın 70-80’li yıllarında Avrupa ve Amerika’daki Türk diplomatlarına karşı terör eylemlerinde yer almış ve savaş yeteneği olan Ermenilerdi. Sadece 1975’den 1985’e dek Ermeniler Türk diplomatlara karşı 200’den fazla terör eyleminde bulunmuşlardı (4). “Demir perde”nin ortadan kaldırılması ve “perestroyka” sonrası birçok Ermeni yurtdışından gelerek önce Ermenistan’a, oradan da Azerbaycan’ın Ermeniler yaşayan bölgelerine konuşlanmışlardır.
Ermenistan’ın Azerbaycan toprakları hesabına genişlemesi planlarının başlatılması sinyali 1985 yılında Atina’da yapılmış Taşnak Partisinin 23. Kongresinde verildi. Sovyetler Birliğinin dağıldığını hisseden Taşnak liderleri açısından bu planın gerçekleşmesi için en uygun fırsat ortaya çıkmıştı.
İlginçtir ki, Taşnak Partisinin 23. Kongresinde tek bir madde vardı: Ermenistan topraklarının genişletilmesi. Gürcü araştırmacı G.Manjagaladze’ye göre kongrede genişlemenin Türkiye istikameti konusu görüşülmemiştir. Fakat kongreye katılanlar arasında bir mesele tartışma konusu olmuştur. Yayılmaya nereden başlamalı kuzeyden mi (Azerbaycan) yoksa batıdan mı (Gürcistan). Uzun süren tartışmalar sonrası bir oy çokluğuyla genişlemenin Karabağ’dan (Azerbaycan) başlatılması karara alınmıştır (7, s.18-19).
Taşnak Partisi’nin 23. Kongresi uygulamaya kondu. Önce toplu imza toplama kampanyası başlatıldı. “Perestroyka”nın başlamasıyla Ermeniler Kremlin yönetimini Nahçıvan ve Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a birleşmesi konusundaki taleplere boğdular. Özellikle Ağustos 1987 yılında , Ermenistan Bilimler Akademisi’nin hazırladığı toplu dilekçede sadece Karabağ’ın değil, Nahçıvan’ın da Ermenistan’a birleştirilmesi talebi öne sürülmüştü (3, s.438-439). Hatta 1979 yılında Sovyetler Birliği Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre Nahçıvan nüfusunun %97’sinin Azerbaycanlı, %1.4’ünün ise Ermeni olduğu gerçekliğini bile görmezden gelişmişlerdir (8, s.126).
1987 yılı yazı bugünkü Karabağ sorununun başlangıç noktası olarak kabul edilebilir. Zira o tarihte binlerce Ermeni ayrılma talebi içeren toplu dilekçeleri imzalamışlardır. İmza toplama kampanyası ise sadece Dağlık Karabağ Özerk Vilayetinde değil, Azerbaycan’ın diğer bölgelerinde yaşayan Ermeniler arasında da yapılmıştır. Netice itibariyle bu kampanya Azerbaycan’ın Ermeni ahalisi arasında “Miasum” ideolojisinin açık propagandasına dönüşmüştür. Tüm bunlar Azerbaycan’ın o günkü yönetiminin yönetim zafiyeti doğrultusunda gelişiyordu. Neticede bu olaylar Ermenilerde Azerbaycan topraklarının koparılmasının mümkün olacağına dair ümitleri artırmış, dahası Şubat 1988’de açık çatışmaya itmiştir.
Böylece Ermeni tarafı hem siyasi hem de enformasyon alanında olduğu gibi askeri açıdan da Karabağ çatışmasına iyice hazırlık yapmıştı. Karabağ’da çatışma çıkması Ermenilerden farklı olarak Azerbaycanlıların ekseriyeti için beklenmedik bir gelişme idi. Nitekim Ermenilerin yayılmacılık planlarına dair sadece Azerbaycan yönetimi bilgi sahibi idi. Yönetim ise hatta çatışmanın kaçınılmaz olduğu dönemde bile suskunluğunu korumuştur. Tüm bunlar Ermenilere büyük üstünlük sağlamıştır. Ermeniler 1988-94 yılları Karabağ’daki savaş sırasında bu durumdan azami ölçüde faydalanabildiler.
Bunun yanı sıra, Ermenilerin Azerbaycan toprakları üzerindeki yayılmacılık planlarını uygularken elde ettikleri geçici başarıları fazla da abartmağa gerek yok. Sonunda bu politika Revan’a zafer kazandırmamıştır. Bu sorunun uzun vadede çözümü sadece iyi komşuluk ve yapıcı diyalog sayesinde mümkündür. Aksi takdirde, Karabağ savaşının başlarında Ermenilerin elde ettiği bu geçici üstünlük er veya geç çöldeki serap misali yok olacaktır. “Büyük Ermenistan” kurma düşüncesine gelince, Gürcü tarihçinin de çok doğru olarak vurguladığı gibi “Bu sanal devletin kurulma şansı başkentinin St.Petersburg olarak ilan edilmesi kadar gerçekçidir” (7, s.20).
Kaynakça
- Шевякин А.П. Загадка гибели СССР. История заговоров и предательств. М., 2004.
- История армянского народа с древнейших времен до наших дней. Ереван, 1980.
- Сванте Корнелл. Конфликт в Карабахе: динамика и перспективы решения. – В кн.: Азербайджан и Россия: общества и государства. М., 2001.
- http://forum.aztop.com/ lofiversion/index.php/ t8722.html.
- http://forum.hayastan.com/ lofiversion/index. php/t9888.html.
- См.: История армянского народа с древнейших времен до наших дней. Ереван, 1980.
- Манджгаладзе Г. Военный конфликт между Грузией и Арменией в 1918 году и сегодняшнее состояние. – В кн.: Армяноязычное население всей Грузии и теневые стороны и проблемы возрождения единой Грузинской государственности. Тбилиси, 2006.
- Численность и состав населения СССР. По данным Всесоюзной переписи населения 19179 года. М., 1985.8. SSCB Nüfusu ve Terkibi. 1979 yılı Genel Nüfus Sayımı Verilerine Göre. М., 1985.
Prof.Dr. Aydın BALAYEV
Tarih doktoru, professör
Dergi “İrs-Miras”, № 9, 2014, s.46-51