Karabağ eski zamanlarda özellikle Türkler ve Kafkas kabilelerinden müteşekkil eski Azerbaycan devleti olan – Kafkas Albanyası`nın ayrılmaz bir parçası olmuştur.
Yukarı Karabağ’ın Hankendi, Ağdere, Hocavend, Şuşa, kırsal Karabağ’ın Berde, Terter, Ağdam, Ağcabedi, Füzuli, Beylegan, ayrıca Laçın ve Kelbecer bölgelerinde arkeolojik araştırmalar sırasında tespit edilmiş maddi kültürel örnekler, nümismatik kanıtlar Karabağ’ın eski maddi kültürünü, etno-kültürel durumunu, nüfusun sosyoekonomik düzeyini, ev ortamını, genellikle, Azerbaycan’ın bu bölgesinin ekonomik, sosyal ve kültürel tarihini kapsamlı araştırmağa olanak sağlamaktadır.
Albanya’da erken orta yüzyılda (IV yüzyılda) Hıristiyanlık dini kabul edildikten sonra Azerbaycan’ın tarihi toprakları olan Karabağ bölgesinde IV-VII yüzyıllar inşaat kültürünü belirginleştiren Hıristiyan mimarisi türünde, mimari tarzında yapılar – Alban Hıristiyan dini anıtları yaratılmıştır.
Bu bölgenin esas nüfusu gelme Ermenilerden farklı olarak, köken, dil ve kültür itibariyle bin yıllarca Büyük Kafkas dağlarıyla Aras Nehri arasında yaşamış Türk kökenli ve Kafkas dil grubuna ait olan etnik gruplardan ibaretti.
Albanya’da Hıristiyanlığın yerini Müslümanlığa verdiği dönemlerde Karabağ’ın dağlık arazisinde yaşayan ve Hıristiyanlık dini ideolojisini uygulamağı sürdüren yerli Albanlar`ın Hıristiyan olmaları ele alınarak, oraya XIX yüzyıldan itibaren birçok Ermeni ailesi aktarılmıştır. Onlar yerli Hıristiyan Albanlar`ı grigoryenleştirerek, asimile etmiş, onları Hayklar diye isimlendirmiş, araziyiyse “hayk ülkesinin bir parçası” olarak göstermişlerdir.
Böylece, çalışmalar Yukarı Karabağ’ın maddi ve manevi kültürünün Azerbaycan’ın maddi ve manevi kültürünün bir parçası olduğunu açıkça göstermektedir ve bu konuda karşı görüşlerin tam geçersiz olduğunu kanıtlamaktadır.
Anıtlar
Kafkas Albanyası`nın mimari anıtlarını araştırmış bilimadamları bu yapıların büyük ölçütte karakteristik özelliklerine ve mimari planlama stillerine göre Ermeni dini mimari yapılarından farklı olduğu belirtiyor. Aynı anıtlar tüm tarihi kanıtlara göre, Azerbaycan halkının milli kültürel mirasına aittir.
Aynı anıtlar sırasında Laçın ilindeki Ağoğlan monastrı, Kelbecer ilinde Hudavenk monastrı, Hocavend ilçesinde Amaras monastrı, Ağdere ilçesinde Kutlu Elysee tapınak birimini, Ağdere ilinde Genceser monastırlarını gösterilebiliriz.
“Ağoğlan manastır birimi IX yüzyılda yapıldı. Sağlam bazalt taşlarından yapılmış bu manastır ustaca yapımına göre Alban Hıristiyan mimarisine ait anıtlar içerisinde özel bir konuma sahiptir.
Hudavenk manastır birimi Kelbecer ili sınırları içinde, Terterçay`ın sol kıyısında Hotaveng veya Hudavenk manastır birimi Haçın Alban knyazlığının dini merkezi konumunda olmuştur. Manastır biriminde Alban başyepiskopu`nun konutu ve dini eğitim merkezi bulunmaktaydı. Alban knyazı tarafından yapılmış baş kilise mimari özelliklerine göre komşu halkların kiliselerinden çok farklıydı.
Kutsal Elysee Tapınak birimi Dağlık Karabağ’ın Ağdere ilinde bulunmaktadır. Deniz rakımından yaklaşık 2000 metre yükseklikte, yüksek bir dağın doruğunda yapılmış ve kale duvarlarıyla çevrili olan manastır biriminin temeli V yüzyılda atıldı.
Gandzasar(Genceser) manastır birimiyse Ağdere ilinin Vengli köyünde Haçın nehrinin sol kıyısında dağın üzerinde yapılmış ünlü Gandzasar(Genceser) monastrı Kafkasya Albanyası Hıristiyan mimarisinin en görkemli yapıtlarından biridir. Uzun süre Alban hırisatiyanlarının baş konutu olmuş manastır dinin baş hazinesi anlamında Genceser olarak isimlendirilmiştir.”
Türk halklarının Alban devletinin yönetiminde, onun kültürünün ve mimarisinin gelişiminde yadsınamaz rolu bulunmuştur. Bu nedenle çoğu tarih bilimcileri Alban mimarisinden bahsederken “Alban Türk mimarisi” deyimini kullanıyorlar ki, bu da o dönem için tam da uyğun bir deyimdir. Albanya topraklarında yaşayan bu boyların bir kısmı Hristiyanlığı kabul etmiş, bir kısmıysa sonradan müslüman olmuştu.
Fakat Kafkasya’da tarihleri falan bulunmayan Ermeniler burada yapay şekilde kendi tarihlerinin izlerini oluşturmak amacıyla Alban değerlerini benimsemek, ulusal kimlikleri değiştirmek yolunu seçtiler. En fazla benimsenen anıtlarsa Hıristiyanlık dönemi anıtlarıdır. Bu tür anıtları üzerindeki Hıristiyan dininin simgelerini, hem de taş ve duvar resimleri içerisindeki benzer resim örneklerini temel alarak bunları ermenileştirmek için uğraşıyorlar. Bu da yapay tarihin oluşmasına neden oluyor.
Azerbaycan’ın Hıristiyanlık dönemi anıtlarının Ermeniler tarafından benimsenilmesi olgularını Gürcü tarihbilimcisi A. Chavchavadze “Ermeniler ve kan ağlayan taşlar” eserinde dolğun bir biçimde anlatmıştı. O yazıyor: “… Ermeniler yerli halk olan Albanlar`ı yapay bir biçimde Gregoryenleştirerek, bir zamanlar sığındıkları Azerbaycan topraklarını “Haylar ülkesi” ya da “Doğu Ermenistan” olarak isimlendiriyorlar.” Fakat araştırmacılar gösteriyor ki, hatta Hıristiyanlık dönemi anıtları bile ne Ermeni dinine (gregoryanlığa), ne de Ermeni kültürüne ve kökenine uygun gelmektedir. Öyle ki, Azerbaycan topraklarında bulunan Alban-Hıristiyan yapıtlarının tarihi-arkeolojik ve mimarlık açısından araştırılması Hıristiyanlığın birçok özelliklerini aydınlatmamıza yardımçı olmaktadır. Hiristiyanlık dönemi Alban anıtlarının Ermenilerce benimsenmesinin bir nedeni de, Rusya’nın yardımıyla 1836 yılında Alban Apostol Kilisesi’nin kaldırılarak onun Ermeni Gregoryan kilisesine birleştirilmesidir. Rusya çarlarının Kafkasya’daki politikaları ve Ermeniler`e verdikleri önem sonucunda Alban kiliselerinin merkezi asılsız olarak Ermenilerin Gregoryen Kilisesi’ne verildi. Bununla da Alban dini yönetimi Eçmiedzine aktarıldı.
Albanya ve Albanya’ta din
Albanya modern Azerbaycan, mevcut Ermenistan ve Gürcistan’ın bir parçası, ayrıca Güney Dağıstan topraklarında mevcut olmuş tarihi bir devlettir. M.Ö. yaklaşık IV-III yüzyıllarda oluşmuş, M.S. VIII yüzyılda Arap hilafeti tarafından işgal edilmiştir. Başkenti öncelikle Gebele, sonra ise Berde şehirleri olmuştur. M.S. IV yüzyılda Hıristiyan dinini resmi devlet dini ilan eden Alban devleti varlığının sonuna kadar bu ve ya diger biçimde Hıristiyan ideolojisinin etkisi altında bulunmuştur.
Kafkas Albaniyası`nda Hıristiyanlık M.S. 54 – 57 yıllarında Havari Kutsal Elysee`in tebliğ faaliyetinden sonra yaygınlaşmıştır.
Dolayısıyla Alban Kilisesi Apostolik Kilisesi diye tabir edilir. Kafkasya’da, hem de tüm Hıristiyan dünyasında olan eski Hıristiyan kiliselerinden biri Alban kilisesidir.
Albanya, Hıristiyan topluluklarının IV yüzyıldan daha önce, Hıristiyanlık devlet dini olmamış kurulduğu ülkeler arasındadır. Alban geleneğine göre, MS ilk yüzyıllarının başlarında Kudüs’ten, Suriye’den ilk Hıristiyan misyonerleri, havarileri (apostolları) ve havarilerin öğrencileri Albanya’a gelmiş, ilk Hıristiyan topluluklarını oluşturmuşlardır. Yine de Alban geleneği Hıristiyanlığın yayılmasında bir birinin peşinden iki dönemi aktardı: havari dönemi denilen birinci aşama havarilerinden Saint Faddey`in, Kutsal Varfolomey`in ve Kutsal Faddeyin öğrencisi Kutlu Elysee`in ismiyle alakalıdır. IV yüzyıla kadar süren bu dönemi şartı olarak siryaniuyumlu dönem olarak bilinir. İkinci (yunanuyumlu) aşama eğitimci Gregor`un ve Alban hükümdarı Urnayr`ın isimleriyle alakalıdır.
Hıristiyanların I-II yüzyıllarda Kudüs’ten Kuzey-Doğu’da ve Doğu’da geniş tebliği havari Kutsal bugünkü Papa’dan sonra havarilerinden Saint Foman`ın, Kutsal Andre`nin, Kutsal Varfolomey`in, havari Kutsal Foman`ın kardeşi Arday`ın (Adday-Fadday-Faddey) ve Kutsal Faddey`in öğrencileri – Kutsal Elysee`in ve Marina`nın isimleriyle ilgilidir.
Bu elçiler ve onların öğrencileri Suriye’de (merkez – Antokiya), küçük Helen devleti olan Osroyena`da (merkez – Edessa), Nusaibin`de, Mezopotamya’da (İkinehir arasında), Küçük Ermenistan’da, hem de Doğu’da ve Kuzey-Doğu – İran’da (Selevkiye – Ktesifon`da), Güney Kafkasya ülkelerinde – Gürcistan’da, Albanya’ta dini misyonerlikle uğraşıyorlardı.
Hıristiyanlığ`ın Albanya’da yaygınlaşması, burada erken Hıristiyan toplumunun oluşması, hem havari Kutsal Varfolomey`in, hem de havari Kutsal Faddey`in isimleriyle alakalıdır. Moisey Kalankatlu anlatıyor:
“Fakat, adalet güneşinin çıktığı zaman geldiği, kurtuluşumuz, esrarlı varlık – Atamız`ın şöhret ve varlığının ışığı hepimizin yardımına koşmak için bizim yanımıza gelip asla ayrılmadığı varlığın şöhretine sahip olunca, o, kendi kutsal ve sevgili öğrencilerini [dini] tebliğ etmek için dünyanın her yerine gönderdi. Doğu insanlarının kaderine Ermenistan’a gelip, Artaz vilayetinde Ermenistan hükümdarı Sanaturk`un azapla öldürdüğü havari Faddey düştü “. – Moisey Kalankatlı, I, VI
Alban tarihçi Moisey Kalankatlı daha sonra yazıyor:
“O`nun (Faddeyin) öğrencisi Mukaddes Elysee (Elise) Kudüs’e dönerek, onun acıları hakkında … diğer havarilere anlattı… Elysee orada Yeruşalim’in ilk patriği, [İsa’nın] kardeşi Kutsal Yakov tarafından hedef allndı. Elysee`in kısmetine Doğu yazılmıştı” – Moisey Kalankatlı , I, VI
Burada yazar “diğer havariler” deyince Kutsal Faddey`in, Elysee`in ve başka elçilerin faaliyetlerinin aynı zaman çerçevesinde, yani I-II yüzyıllarda gerçekleştiğini göstermek istiyor. Görüldüğü üzere, bu metinde Doğu deyince, Albanya öngörülmektedir. Moisey Kalankatlı`nın kullandığı “Doğu”, “Doğu ülkesi”, “Kuzey-Doğu” kavramlarının araştırılması onların Albanya`yı, Kudüs’e oranla Hıristiyan dünyasının Doğu sınırlarında bulunan albanlar ülkesini belirttiklerini kanıtlıyor.
Bilindiği üzere, Sasaniler kendi eğemenlikleri altında bulunan Güney Kafkasya Hıristiyan halklarıyla pek te sıcak ilişkilere sahip değillerdi. Hıristiyanlığın Doğu Roma İmparatorluğu`nda zafer kazanmasıyla (IV yüzyılın başlarında) bu yaklaşım iyice belirginleşti. Sasani Devleti topraklarında resmi kiliseyle savaşan çeşitli Hıristiyan mezhepleri savunmağa çekildi.
Moisey Kalankatlı`nın bilgisine göre, Alban Arşaki hükümdarları Urnayr, II Vaçe, III Vaçakan çeşitli putperestlik dinlerinin köklerini kazımak için şiddetle mücadele veriyorlardı. V yüzyıl Aguen meclisinde kabul edilmiş yasaların ikisi hıristyanlığa kadar mevcut olan dinlerin kalıntılarının takip edilmesine adanmıştı.
VIII yüzyıldan bu yana Azerbaycan’ın kuzey bölümü Araplar`ın ve İslam’ın etkisinde bulundu. Fakat Albanya nüfusunun büyük bir kısmı eğemen sülalenin temsilcileri Mihranilerle beraber devlet dini ilan edilmiş Hıristiyanlığ`a tapıyorlardı. Komşu Hıristiyan ülkelerinde olduğu gibi, burada da Yunan diofizi dini inanç ötesinde çeşitli bidat akımlar faaliyet göstermekteydi; bu akımların Gregoryen mezhebine düşman olan üyeleri bu dönemde acımasızca takip ediliyordu. Alban Kilisesi’nin takip edilmesinde, onun serbestlik ve bağımsızlık hakkının ihlal edilmesinde Ermeni Gregoryan Kilisesi özel bir rol üstlenmekteydi. Alban kilisesini kendi otoritesine tabi etmek isteyen Ermeni katolikosları amaçlarına ulaşmak için, Sasaniler döneminde olduğu gibi, Arap egemenliği döneminde de Halifeliğin askeri güçlerinin yardımına başvurmuşlardır. Güney Kafkasya’da kendilerine destek arayan Emeviler Ermeniler ve albanlar arasındaki ayrımı büyük beceriyle kullanarak, Alban kilisesinin Ermeni kilisesine tabi olunması için ortam yarattılar. Ermeni katolikosu İlya halife Abd ül-Malik’e bir mektup ta yazmıştı. Ermeni Kilisesi Almanca ruhbanlarını yakaladıkları pozisyonlardan sıkıştırıp çıkarmış ve ülkede Arapların elleri altındaki dağlık yerlerde yaşayan Albanları sağlam gregoryanlaştırmağa başlamıştı. Ermeni ruhban Arran kilisesinin gücünü yerel nüfus arasında giderek hiçe çıkarmış ve Arap güçlerinin eliyle Albanlar tüm edebi eserleri dağıtıp Alban kültürünü, hiç olmazsa, azıcık çağrıştırabilecek her şeyi imha etmişlerdir. Tüm bu çalışmalar, öncelikle Hilafetin yardımıyla, sonralarsa diğer istilacıların izni ve yardımıyla yapılmıştı. Gregoryen kilise adamları Arran edebi eserleri tahrip ederken, öncelikle bu anıtları grabara- yani eski Ermeni yazıt diline çeviriyorlardı.
İ.P.Petruşevski gösteriyor ki, Ermeni Kilisesi Albanya’da “ülkeyi ermenilestirmek aleti olmuştur. Onun bu rolü VIII yüzyılın başlangıcından itibaren özellikle göze çarpmaktadır, yani o zamandan sonraki Ermeni monofızit katolikosu Yegi Halkedonçuluk eden Alban katolikosu Nerses`i (Bakur`u) Arap halifesinin yardımıyla düşürmüş ve Albanya’da din adamları ve knyazların bir bölümünün, Alban Kilisesi’nin ermeni Kilisesi’nden bağımsızlığını korumak girişimini yansıtan halkedonçuluk (Ortodoks, yunanyanlısı) hareketi ermeni monofızitler tarafından bastırılmıştır.”
Tüm bu zorluklar ve ağır mücadele koşullarına rağmen, Alban Havari Kilisesi varlığını 1836 yılına kadar sürdürmüştür. Fakat 1836 yılında Rusya tarafından Ermeni Gregoryan Kilisesine bağlanmış ve tüm etkinliği durdurulmuştur. Bununla beraber, 2003 yılında Azerbaycan`da Dini Kurumlarla İş Üzerine Devlet Komitesi`nden Alban Havari Kilisesi yeniden tescil alarak çalışmalarına başlamıştır.
Albanca haç taşları
Azerbaycan Cumhuriyeti ve şimdiki Ermenistan Cumhuriyeti`nin çeşitli bölgelerinde toplu ve tek halde yayılmış anıt taşları ve stellalar olan Alban haç taşlarının mimarlık, kompozisyon, yapıcı ve dekoratif-plastik çözümü onların anlam ve simgesel özelliklerinden asla ayırmamaktadır. Kafkas Albanyası`nın erken ve yetkin ortaçağ hatıra plastikinde Hıristiyanlıktan önceki belli dünya görüşleri ve simge ve imgelerin hemen hepsi yansımıştır. Albanca haç taşlarnın imgeleri birçok yüzyıllar boyunca, öncelikle dini simge stellalarının imgelerinde organik şekilde çarpazlaşmış iki, sonra üç dinin etkisi altında oluşmuştu. Haç taşlarının tüm özümlülüğü, özgünlük ve Ermeni haçkarların genel olarak farklılığı da bundan ileri gelmektedir. Albanca kabir, anıt, gömüt ve sınır stellalarının, haç taşlarının oluşumunda, gösterildiği üzere, üzerinde dünyanın yapısı hakkında anlayışlar ve puta tapmanın simgelemesinin görüntüleri kalmış Hıristiyanlıktan önceki stellalar belirli rol oynamıştır. Önceleri güneş, verimlilik, yaşam ağacı simgesi olan haç onların yeni Hıristiyan dinine ait olduğunu onaylamaktadır.
Alban haç taşları plastikliği, fikir derinliği ve yüzyıllar boyunca oluşmuş halk inanç ve gelenekleri temelinde oluşmuş mimari, güzel sanatlar ve dinsel simgelerin organik sentezi mütevellit mimari sanatsal meselelerin çözümündeki cesaretiyle bir hayli şaşırtıcıdır.
Araştırmalar gösteriyor ki, haçlarına oluşmasında daha Hıristiyanlıktan çok çok önce eski Türk boylarının büyük rolü olmuştur. O zamanki insanların güneş karakterini yerde, toprak üzerinde yaratarak, ağaç, taş üzerinde yükseğe kaldırarak yeniden göklere kavuşturmak isteği haçların şimdiki biçiminin oluşmasına neden olmuştur.
İşte bu nedenledir ki, Alban haçları kendisinin daha çok klasik geleneklerine uyğunlaşdırılmıştır. Öyle ki, Alban haçları hıristiyanlığa kadar mevcut olan simgeler ve dini ayinlerle doğrudan bağlantılıdır.
Haç karakteri, Alban haç taşlarında sanki çeşitli birbiriyle ilişkisi olmayan dekoratif tasarımları kavuşturmaktadır. Alban haçı dünyada yegane haçtır ki, hıristyanlık önce inançların ve evren kavramlarının belirtilerini içeren işaretlere sahiptir. Bu haçların tüm kompozisyonları gökle yerin ilişkisi, güneş, ışık, nur ve verimlilik simgesi olarak yansımıştır.
Uzmanlar Güney Kafkasya bölgesine dağılmış Alban haç taşlarını dört grupta toplamışlardır. Onlar genel olarak Haçın, Artsak, Çuga ve Yeniveng haç taşlarıdır. Haçın haç taşları Haçın Alban knyazlığı döneminden günümüze kadar gelmiş haç taşlarıdır ki, çoğu zaman Kelbecer ilinin sınırları içinde bulunmaktadır. Bu araştırmayı ilk kez mimarlık doktoru D. Ahundov ve felsefe doktoru M. Ahundov yürütmüştür. Haçın haç taşlarının en ilginç örneği Hudavenk manastırında beraber bulunan iki haç taşıdır.
Artsak haç taşları tarihi Artsak vilayeti topraklarında bulunan haç taşlarıdır. Bunlardan en ünlüsü ve bilimsel literatürde büyük ilgi odağı olanı haç biçimindeki Artsak haçtaşıdır. Haç biçimindeki Artsak haçtaşı (1633 yılı) oldukça ilginç ve orijinaldır, zira o, Kafkas Albanyası`nın her yerinde kabul edilen yasalar çerçevesinde çözülmüş (sözkonusu haçtaş henüz SSCB döneminde Eçmiedzin`e götürülmüş ve bugün de dünyaya Ermeni düşüncesinin sanat örneği olarak sunulmaktadır). Onun biçimi taş haç biçimli olmasına rağmen, stelanın karakterinde önemli sanatsal ve simgesel dominantı haçın ortasındaki üç çemberden oluşan büyük bir rozettir. Orta çember sekiz eşit parçaya bölünmüş geometrik örme biçimindedir.
Yeniveng haç taşları genel Batı Azerbaycan (şimdiki Ermenistan Cumhuriyeti) bölgesindeki Yenivenk Alban monastırının topraklarında ve Azerbaycan Cumhuriyeti’nin batı bölgelerinden bulunmuştur. Yeniveng haçtaşları da kompozisyon çözüm açısından çuga haçtaşlarına benziyor. Bu taşların büyük bir kısmında birinci planda tanrı figürü bulunmaktadır.
Yeniveng (Ermeniler şu anda bu tapınağı Noravenk adıyla tüm dünyaya eski Ermeni tapınağı olarak sunuyorlar) haç taşlarının temel karakteristik ve ayırtedici özelliği haçın tepesinde ve esasında erkek (muhtemelen İsa) yüzünün görüntüsüdür. Bu görüntülerin başı üzerinde ay, büyük olasılıkla, mitraist haçlar bulunmaktadır. Hıristiyan simgeselliği açısından en son ve kâmil Yeniveng haç taşları XIII yüzyıla aittir. Büyük bir kısmının üzerinde Alban yazıları olan bu haç taşları araziye Ermenilerin aktarılmasından sonra ya tamamen imha edilmiş, ya da Alban yazıları kırılarak taşların tarihsel önemi yok edilmiştir. Bu haç taşlarından görünüyor ki, erken ortaçağda Kafkas Albanyası`nda secde edilen Hıristiyan tanrısı ve Mitra birim dini-sanat ürünlerinde birleşen aynı bir tanrıdan türemişlerdir. Belirtilmelidir ki, bahsini ettiğimiz bu Alban stelalarının önemli sanat sanat örneği ve tarihi önemi olanları henüz SSCB döneminde özel çabayla Ermenistan’a taşınmıştı.
Karabağ Alban mimarisi
Alban memarlığınn örnekleri Azerbaycan Cumhuriyeti, Ermenistan Cumhuriyeti ve Dağıstan topraklarında belirlenmiş ve incelenmiştir. Alban mimarlık örneklerinin günümüze ulaşan en ilginç örnekleri savunma tipli kale ve surlar, aynı zamanda dinsel nitelikteki yapılar olan kilise ve manastırlardır. Türk boylarının Alban devletinin yönetiminde, onun kültürünün ve mimarisinin gelişiminde yadsınamaz rolü olmuştur. Bu nedenle bir çok tarihbilimcileri Alban mimarisi hakkında konuşurken “Alban-Türk mimarisi” deyimini kullanıyorlar ki, bu da o dönemle tam uyğunluk oluşturmaktadır. Albanya topraklarında yaşayan bu boyların bir kısmı Hıristiyanlığı kabul ederek hıristiyanlaşmış, bir kısmıysa sonradan İslam’ı kabul etmişti.
Alban kültürel mirasına ait savunma yapılarından kendi ilginç özellikleriyle bugün de seçilen Derbent Kalesi, Cavanşir Kalesi, Çırakkale ve başkalarını göstermek mümkündür.
Azerbaycan’da Kafkas Albanyası dönemi yapıtların büyük çoğunluğu kendi ilk biçimini koruyarak günümüze kadar ulaşmıştır. Bu anıtlar içerisinde Kelbecer ilçesinde Hudaveng tapınak manastırı (XIII yy), Laçin ili Kosalar köyündeki Ağoğlan tapınağı (IX yüzyıl), Hocavend bölgesi Sos köyündeki Amaras manastrı (IV yüzyıl) ve Ağdere (IV yüzyıl) bölgesindeki Kutsal Elysee tapınakları, Ağdere bölgesi Veng köyünde Qandzasar tapınağı (XIV yüzyıl), Batı Azerbaycan (Hazırda Ermenistan cumhuriyetinin bulunduğu arazi) topraklarında Hagapat tapınağı, Goşaveng tapınağı, Ağtala tapınağı, Tatev tapınağı, Uzunlar tapınağı, Yeniveng tapınağı, Senain tapınağı Alban tapınak mimarisinin günümüze kadar ulaşmış en güzel örnekleridir.
Alban mimarlık sanatı kendine özgü karmaşık yapısı, tekniği, eşsiz güzelliği ve tarzıyla herzaman ilgi odağı olmuş ve seçilmiştir. Hep dikkat çeken yenilik kendi içeriğine göre ilgi doğurduğundan diğer Kafkas halkları da eski Alban kültüründen yararlanarak kendilerinin mimarlık ve medeniyetlerini geliştirmişlerdir.
Albanya’da doğu Hıristiyanlığ`a ait mimarinin tüm türleri gelişmişti. Alban hıristiyanlığının ilk dönemi için karakteristik olan kilise yapıtlarıydı. Bu kiliseler dikdörtgen ibadet salonu olan birtaraflı tapınaklardan oluşmaktaydı. Bu tür mabetlerin üstü genelde ikikatlı basit taşla kaplıydı. Albanya’da Hıristiyanlığın mimarisi tarzında çember türü tapınaklar denilen özel mimarlık da yaygındı ve bu usül sadece Albanlar`a aittir. Bunun da bazı nedenleri vardır. Öyle ki, Albanya’da çember türü tapınakları erken Hıristiyanlık dönemine aittir ve araştırmacıların kanısınca bu tapınak güneşe tapan albanlar tarafından, yani henüz Hıristiyanlığın tam oturuşmadığı ve sema cisimlerine ibadetle karıştırıldığı dönemlerde yapılmıştı. Bu husus erken Hıristiyanlık dönemi Alban haçlarına da kendini belli etmektedir. Albanya’da Hıristiyan mimarisinin en büyük ölçütüyse sovmelerdir. Sovmeler kervan yolları kenarında küçük bir şapel rolünü oynasalar bile, onlar aslına bakılırsa mimari yapıtlardır. Albanlar gerek mihrablı, gerekse de mihrapsız sovmeler yapmışlardır. Sovmelerin duvarı genelde zarif desene sahip nişan taşlarıyla süslenmekteydi. Alban döneminin en karmaşık yapılarıysa bazillikler ve manastırlar olarak kabul edilir. Büyük araştırmacılar bu usülün Güney Kafkasya’da sadece Albanlar ait olduğunu belirtirler. Çünkü Alban dönemi mimari yapıtların duvarları üzerindeki süs sanatları sadece bu dönem yapıların özgün özellikleri olarak değerlendirilir.
Haçın knyazlığı
Ortaçağda Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinde mevcut olmuş Hıristiyan Alban melikliğidir. XII-XIII yüzyıllar Arsak-Haçın knyazlığının yükseliş dönemi olarak bilinmektedir. Eski Albanya’nın bir parçası olan bu knyazlığın merkezi Haçınçay`ın ve kısmen Terter nehrinin havzalarında bulunmaktaydı. Alban Mihraniler sülalesinin temsilcilerinden, haleflerinden biri Hasan Celal (1215-1261) bu knyazlığın hükümdarıydı. Hasan Celal’in Mihraniler sülalesine mensup olduğunu doğrulayan net soyağaçları da mevcuttur. Böylece, Haçın knyazlığının hükümdarı olmuş Hasan Celal’in birzamanlar hükümdar olmuş Alban Mihraniler sülalesiyle gerek doğrudan genetik (akrabalık) ilişkisi, hem de büyük bir dönem için – VII yüzyıldan XIII esredek Alban hükümdarının siyasi eğemenliğinin mirascısı olması büyük özelliklerdendir. Hasan Celal Haçın ve kısmen Arran’ın egemen knyazı olmuş, Gürcü Çarlığı`na tabi olmamıştır. Bu Arsak-Haçın hükümdarı Ermeni, Gürcü ve fars senkron (aynı döneme ait olan) kaynaklarında, ayrıca epigrafik yazıtlarda yüksek değerlerle anılan “knyazlar knyazı”, “büyük, parlak hükümdar”, “Haçın ülkelerinin knyazı”, “Haçının ve Arsak ülkelerinin muhteşem knyazı”,” çar “,” Albanya çarı “,” Albanya’nın büyük sahibi”,” tacidar” olarak nitelendirilmektedir.
Hasan-Celal nesli XV yüzyıla kadar Haçın eğemenliğinin sahibi olmuş, XV yüzyıldan (neslin beş melikliğe bölünmesinden) sonraysa bu neslin temsilcileri Genceser`de bulunan Alban avtokefal (bağımsız) Apostolik Kilisesi Patrik-katolikosları görevinde bulunmuşlardır Yani onlar bu zamandan itibaren – 1836 yılında Alban Kilisesi’nin iptaline kadarki dönemde Arsak-Haçın knyazlığının ruhban yöneticilerine dönüşmüşlerdir.
Kaynak:
Azerbaycan Tarihi (7 cilt) I, II ciltler, 2007
Feride Memmedova – Kafkas Albanyası`nın siyasi tarihi ve tarihi coğrafyası, Bakü, 1993
Feride Memmedova – Moisey Kalankatlı`nın “Alban Tarihi” eseri Kafkas Albanyası`nın kamu kuruluşu için bir kaynak olarak, Bakü, 1977 (Rusça)
Ziya Bünyadov – Azerbaycan VII-IX yüzyıllarda, Bakü, 2008
Moisey Kalankatlı – Alban Tarihi, Mxitar Açık – Almanca salnameleri, 2007
Gıyaseddin Geybullayev – Azerbaycan Türkleri`nin teşekkülü tarihinden, Bakü, 1994
Reşit Göyüşov – Kafkas Albaniyası`nda Hıristiyanlık, Bakı, 1984 (Rusça)
S.T.Yeremyan – III-VII yüzyıllarda Kafkas Albaniyası`nda ideoloji ve kültür, Moskova, 1958 (Rusça)
K.V.Trever – Alban tarihi ve kültürüne dair denemeler, Moskova-Leningrad, 1959 (Rusça)
К. Алиев. К вопросу об источниках Страбона в описании древней Кавказской Албании. Ж. Доклады АН Азерб. ССР, XVI, 1960, № 4
Гукасян Ворошил. Тюркизмы в “Истории албан”. В сб .: Структура и история тюркских языков. Баку, 1970