Azerbaycan kaynaklarına göre bugünkü Ermenistan arazisinde, M.Ö. 1000 yıllarında Türklerin yerleşik oldukları belirtilmektedir . M.Ö yıllardan başlayarak bu araziye Hunlar, Gengerliler, Bolgarlar, Hazarlar vs. mensup boylar gelerek yerleşmişlerdir. XI-XII. Asırlarda ise Oğuz boyları bölgeye yoğun olarak yerleşmişlerdir. “Kitab-ı Dede Korkud”da geçen yer adlarının bir kısmının bugünkü Ermenistan arazisinde olması elbette ki bir tesadüf değildir .
Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Seferi sırasında, Revan(İrevan-Erivan) ve Nahçıvan bölgelerine gelerek, Revan surları önünde konakladığından bahsedilmesi ile bu bölgelerin adı ilk kez Osmanlı tarihlerinde yer almıştır . Kanuni Sultan Süleyman döneminde bu bölgedeki çeşitli faaliyetlerde yine Revan Şehri’nden söz edildiği görülmektedir. III. Murat döneminde, Ferhat Paşa tarafından bu bölge Osmanlı topraklarına katılmıştır (1583). Revan, 1590 yılında İran ile imzalanan anlaşma sonrası Osmanlı Devleti’nde kalmış IV.Murat dönemine kadar Osmanlılar ve Safeviler arasında sık sık el değiştirmiştir. IV.Murat 1634’te, Revan’ı tekrar Osmanlı topraklarına katmış, ancak 1639 Kasr-ı Şirin Antlaşması ile Safevilere bırakılmıştır .
1722’de, İran’ın iç durumunun karışması ve Şirvan ile Dağıstan’ın Osmanlı Devleti’nden yardım istemesi üzerine, bu tarafa sefer açılmış, Revan tekrar fethedilmiş ise de, 1746’da Nadir Şah ile yapılan anlaşma sonucu tekrar İran’a verilmiştir. Nadir Şah’ın ölümü ile Revan’da müstakil bir Türk Hanlığı kurulmuştur. 19. yüzyıl başlarında Revan Hanlığı; Kırkbulak, Zengibasar, Gernibasar, Vedibasar, Şerur, Sürmeli, Derekend-Parçanis, Körpübasar, Abaran, Dereçiçek ve Göyçe mahallerinden ibaret idi ve hanlığın merkezi Revan (Erivan) şehri idi . İran’daki Kaçarlar döneminde de bağımsız veya yarı bağımsız bir şekilde yaşamaya devam eden hanlık, XVIII.yüzyılın sonlarından itibaren Ruslar tarafından tehdit edilmeye başlanmıştır . Rus Çarı I. Aleksandır’ın 1801’de, Doğu Gürcistan’ı Rusya ile birleştirdiğini ve Gürcü Guberniyası’nı kurduğunu ilan etmesi ile Rusların Revan ve çevresini işgal etme süreci de başlamıştır. Rusya ve İran arasında bu tarihten itibaren daha şiddetli bir şekilde Kafkasya’da başlayan mücadele, 1806 yılında başlayan Osmanlı-Rus Savaşı’nın 16/28 Mayıs 1812 Bükreş Antlaşması ile sonuçlanmasından sonra Rusya’nın lehine dönmüş ve Rusya daha etkin bir şekilde İran üzerine harekete geçebilmiştir. Bunun sonucunda Rus Ordusunun İran Ordusunu mağlup ederek, Tebriz’e doğru ilerlemeye hazırlanması üzerine, İran Şahı, Rusya ile anlaşma yoluna girdi. 12 Ekim 1813’de Karabağ’ın Gülistan Şehri’nde, İran ve Rusya arasında barış imzalandı.
Gülistan Antlaşması ile bütün Azerbaycan Hanlıkları Rusya’ya dahil edilmesine ve İran, Doğu Gürcistan ve Dağıstan’da hak iddia etmekten vazgeçmesine rağmen, Revan ve Nahçivan Hanlıkları İran himayesi altında bağımsızlıklarını koruyabilmişlerdir .
Bu anlaşmadan 13 yıl sonra Rusya ile İran arasındaki savaş yeniden başladı . 1826 yılında başlayan bu savaşta, Azerbaycan’daki hanlıkların Rusya’ya karşı ayaklanması sırasında, Revan Hanı da İran’a yardımcı olarak bölgedeki Rus kuvvetlerini sıkıştırmıştı. Ancak Eylül 1826’da, Şamhor yakınlarında İran Ordusunu büyük bir mağlubiyete uğratan Rus Ordusu, Gence’deki isyanı bastırarak, 1827’de Erivan ve Nahçıvan Hanlıklarını aldı ve Tebriz’e doğru ilerledi. Bunun üzerine İran Şahı barış istemek zorunda kalmış ve 10 Şubat 1828’de Rusya ile İran arasında Türkmençay Antlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre; Rus Orduları Azerbaycan’ın güney bölgelerinden çekilirken, Revan (Erivan) ve Nahçıvan Hanlıkları Rusya’ya bırakıldı .
Türkmençay Antlaşması’ndan birkaç ay sonra başlayan Osmanlı-Rus Savaşlarında, Osmanlı Devleti Balkan ve Kafkaslarda Ruslara mağlup oldu ve 2/14 Eylül 1829’da, bu iki devlet arasında Edirne barışı imzalandı . Bu anlaşma ile Osmanlı Devleti de, Türkmençay Antlaşması ile Rusya’ya bırakılan Revan ve Nahçıvan Hanlıklarının Rusya’ya ait olduğunu kabul etmek zorunda kalmıştır .
Türkmençay Antlaşması’nı 20 Mart 1828’de tasdik eden Rus Çarı I. Nikola, ertesi gün (21 Mart 1828) Erivan, Nahçıvan ve Ordubad’ı içine alan bölgeyi “Ermeni Vilayeti” olarak adlandıran fermanını ilan etmiştir .
Ermeni Vilayeti, Erivan ve Nahçıvan Eyaletlerine ve Ordubad Dairesi’ne (Okrug) bölünmüştür. Erivan Eyaleti’ne, eski Revan Hanlığının 15 mahali, Nahçivan Eyaleti’ne 5 mahal ve Ordubad Dairesi’ne 5 mahal dahil edildi. Ermeni Vilayeti idaresine ise Aleksandır Çavçavadze tayin olundu .
1829 yılı başlarında Rus Generali Graf Paskyeviç Erivanski’nin emri ile, İ. Şopen oluşturulan Ermeni Vilayeti’nde bölge halkını ve bölgedeki yaşayış mıntıkalarını listelere geçirmiştir. El yazması 20 cilten oluşan bu listelerin sonuçları, yazarın 1852 yılında Petersburg’da yayınlanan “İstoriçeskiy Pamyatnik Sostoyaniya Armiyanskoy Oblasti v Epohu yego Prisoyedineniya k Rossiyskoy İmperii (Ermeni Vilayetinin Rusya İmparatorluğu İle Birleştirilmesi Devrinin Tarihi Eseri)” adlı eserinde ortaya konulmuştur.
İ.Şopen’e göre; Ermeni Vilayeti’nde 752 köy bulunmaktadır. Onlardan 521’i Erivan bölgesinde, 179’u Nahçivan’da, 52’si ise Ordubad bölgesindedir. Savaş sonucunda vilayetin arazisinde 359 köy (Erivan bölgesinde 310 köy , Nahçıvan bölgesinde 42 köy, Ordubad bölgesinde 6 köy) tahrip olmuş ve ahalisi doğma yerlerinden ayrı düşmüştü. Yani tahrip edilen 359 köy ilave edildiğinde Ermeni Vilayeti’nde 1111 köy bulunmakta idi .
İ.Şopen’in hesaplarına göre; hanlıklar işgal edilmeden önce Erivan Vilayeti’nin arazisinde tahminen (17.000 hane Erivan, 4600 hane Nahçivan ve 2130 hane Ordubad Bölgelerinde olmak üzere toplam 23.730 hane ahali yaşamakta idi. Her hanenin ortalama 5 kişiden ibaret olduğu nazara alınarak, bu arazide 118.650 kişi yaşadığı belirtilmiştir. Bu listelerde, Ermeni Vilayeti’nde 81.749 Müslüman ve 25.131 Ermeni bulunduğu kayda alınmıştır .
Rus Ordusu’nun bölgeyi işgal etmeye başladığı ilk günlerden itibaren Erivan bölgesinden bir kısım Müslümanların ayrılmak zorunda kaldığı görülmektedir. Nitekim Paskyeviç 27 Temmuz 1827’de, Çar Hükümeti’ne gönderdiği mektupta; yaklaşık 4100 hane Müslümanın Türkiye’ye göç ettiğini bildirmektedir . Daha işgalin ilk günlerinden başlayarak bölgeden Türkler çeşitli bahane, sıkıştırma ve zulümlerle uzaklaştırılmaya başlanırken, diğer taraftan İran ve Türkiye’den bölgeye Ermeniler göç ettirilerek, bölgede Ermeni çoğunluğu sağlanılmaya çalışıldı. Çar Hükümeti bu siyaseti ile hem kendilerine sadık Hıristiyan bir unsur olarak Ermenileri kullanabilecek ve hem de Türkiye ile Azerbaycan Türkleri ve diğer Orta Asya Türkleri’nin birbirleriyle olan temaslarını engelleyebilecekti.
Nitekim İ.Şopen’in yaptığı araştırmaya göre, 1829-1832 yılları arasında İran’dan, 366 hane(1715 kişi) Erivan, 265 hane (1110 kişi) Nahçivan’a, 36 hane (182 kişi) Ordubad Şehirlerine göç ettirilerek yerleştirilmişlerdir. Ayrıca bu tarihte Erivan’ın 119, Nahçivan’ın 61, Ordubad’ın 11 köyüne İran’dan Ermeniler göç ettirilmiştir ki, şehir ve köylere İran’dan göç ettirilerek yerleştirilen Ermenilerin toplam sayısı; Erivan bölgesine 4599 hane (23568 kişi), Nahçıvan bölgesine 2137 hane (10652 kişi), Ordubad bölgesine 250 hane (1340 kişi) olmak üzere 6949 hane (35560 kişi)’dir . Daha sonraki dönemlerde de İran’dan bu bölgelere Ermeniler göç etmeye devam etmişlerdir.
1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşları esnasında Ermeni Vilayeti bölgesinde yaşayan bir kısım Türkler, kırgınlar ve tacizler sonucu Türkiye ilçelerine göç etmeye mecbur kalırken, savaş sonunda yapılan Edirne Antlaşması’ndan sonra Rusya, Türkiye’de işgal ettiği yerlerden çekilmeye başlayınca, bu bölgelerde yaşayan ve Rus kuvvetlerine yardımcı olarak, yıllardır birlikte yaşadıkları Türklere ihanet eden Ermeniler de Kafkasya’ya göç etmeye başlayacaklardır. Kemal Beydilli’nin “1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Doğu Anadolu’dan Göçürülen Ermeniler” adlı makalesinde belirtildiğine göre, Edirne Antlaşması imzalanması sırasında ve sonrasında yaklaşık 100.000 kişiden oluşan kalabalık bir Ermeni topluluğu Kafkasya’nın çeşitli bölgelerine göçürülerek yerleştirilmişlerdir .
Edirne Antlaşması’nın 13. maddesinde, Ruslar tarafından Türkiye’nin işgal edilen arazilerinde yaşayan Ermenilere 18 ay zarfında, taşıyabilecekleri emlakları ile Rusya vatandaşlığına geçmek hakkı, Rusya’nın isteği üzerine verilmişti. Edirne Antlaşması gereğince, Rusların Kars, Ardaha, Beyazıd, Erzurum ve diğer bölgelerden geri çekilmesi, Türklere ihanet eden, Ermenileri son derece sıkıntılı bir duruma sokmuştu. Ermeniler yaptıkları ihanetlerden dolayı Osmanlı Devleti tarafından cezalandırılacaklarını düşünüyorlardı. Rus-Kafkas Ordusu Komutanı General Paskyeviç Ermenileri bu durumdan kurtarmak için, onları yeni işgal edilmiş bölgelere göç ettirmeyi ve böylece Osmanlı Devleti ile sınır olan bölgelerde Hıristiyanların sayı üstünlüğünü sağlamaya karar verdi. Bu amaçla 10 Ekim 1929’da Paskyeviç Rus Çarı I.Nikola’ya şu raporu yazmıştı :
“Bayazıd’da 2 bin Ermeni bizim kuvvetlerle birlikte Türklere karşı savaşmıştır. Erzurum’da Hıristiyan ahalinin büyük bir kısmı bizim dini bayramımızı kutlamışlardır. Kars’ta, Ermenilerden oluşan 800 kişilik gönüllü batalyon teşkil edilmiştir ki, onların ailelerinden oluşan 10 bin kişi tehlike altındadır. Bu talihsiz kurbanlara dikkatinizi yöneltin ve Rusya’ya gösterdikleri muhabbetten dolayı Osmanlıların onlardan intikam almasına yol vermeyin. Bunları dikkate alarak siz, büyük imparatorumuzdan bana bu aileleri Gürcistan ve Ermeni Vilayetlerine yerleştirmek yetkisini vermenizi rica ediyorum”.
18 Kasım 1929’da, Çar Hükümeti’nin Savaş Bakanı Çernişev, Paskyeviç’e teklifinin Çar tarafından kabul edildiğini bildirmesi üzerine, Paskyeviç derhal harekete geçerek, bölge Ermenilerini Kafkasya’ya göç ettirmeye başlamıştır. Hatta bu amaçla özel bir komite dahi tesis etmiş, bu komite Ermenilerin göçürülmesi ve yerleştirilmesi için çalışmalar yapmıştır. Bu komitenin ne şekilde çalışacağını belirten 12 maddelik bir kararnamede ilan edilmiştir .
İhanetlerine rağmen Osmanlı Devleti Ermenilerin Doğu Anadolu’dan göç etmesine engel olmak için, onların cezalandırılmayacaklarına dair fermanlar çıkarmış ve hatta bölgeye temsilcilerini göndererek Ermenileri göç etmemesi için ikna etmeye çalışmıştır .
Edirne Antlaşması’nın 13. maddesinde belirtilen 18 aylık sürenin sonunda, 3 Nisan 1831’de düzenlenen bölgede; toplam 14.044 hane Ermeni’nin Kafkasya’nın çeşitli bölgelerine Ruslar tarafından göç ettirildiği kaydedilmektedir . Ve bunların yerleştirilmesi ve ihtiyaçlarının karşılanması için Çarlık Hazinesi’nden 380 bin Gümüş ruble ayrılmıştı .
Türkiye’den Kafkasya’nın çeşitli bölgelerine göçürülen Ermenilerden Ermeni Vilayeti arazisine yerleştirilen Ermenilerin sayısını, Paskyeviç’in emri ile Ermeni Vilayeti’nde araştırmalar yapan İ. Şopen eserinde; vilayetin arazisine 21666 kişiden oluşan 3682 hane Ermeni ve 324 kişiden oluşan 67 hane Yezidi Kürd göçürüldüğünü kaydetmektedir. İ.Şopen tarafından yapılan çalışmalar sonucu, Ruslar tarafından oluşturulan Ermeni Vilayeti’nde, 1828-1830 yılları arasında bulunan ahalinin sayısı, hangi mahallerde ne kadar Müslüman ve Ermeni olduğu ve İran ve Türkiye’den göçürülen Ermenilerin sayısı da belirtilerek aşağıdaki şekilde verilmiştir :
Şimdiki Ermenistan arazisine Ermenilerin kitlesel olarak göç ettirilmesi daha sonraki dönemlerde de devam etmiştir. Ayrıca bu araziye Ermenilerin yanısıra Yezidi Kürtlerde gelip yerleşmişlerdir. 1834 yılında, Erivan Eyaleti’ne, Bayazıd’dan gelmiş 1000 kişilik (yaklaşık 300 hane) Yezidi Kürtleri yerleştirilmişlerdir. Eleyez Dağı’nın eteklerinde boşaltılan Türk köyleri, Türkiye’den gelen Yezidi Kürtlere verilmiştir. Yezidi Kürtleri, 1839’da da Mirek, Kuruboğaz, Çarçarçı, Çobangerekmez köylerine, daha sonraları ise Pembek, Gundahsaz, Büyük Camışlı, Küçük Camışlı ve Karbulak köylerinde yerleştirildiler. Türkiye’den göçürülen Rumlar ise esasen Şöregel-Pembek bölgelerinin Alakilise, Bayandur, Sisimedin köyleri ve Gümrü’ye yerleştirilmiş olup, sonraları bu Rumlar Ermenistan’da asimilasyona maruz kalıp, tedricen Ermenileşmiştirler. Bu arada Çar Hükümeti 19.yüzyılın başlarından itibaren Zakafkasya’da işgal ettiği belirli bölgelere özellikle Ermenileri değil, Rusya içlerinden getirttiği Rus kolonilerini (Kazak, Malakan, Duhobor) yerleştirme siyasetini de gütmüştür.
Kafkasya’yı işgal ettikten sonra gerçekleştirdiği adaletsiz uygulamalardan dolayı, Kafkasya’da Rus yönetimine karşı oluşan tepkiler, Rus Çar Hükümeti’ni Kafkasya’nın idari yönetiminde bazı değişiklikler yapmaya mecbur bıraktı. Çarlık Hükümeti, halkın durumunu iyileştirici bazı ıslahatlar yaparken, 1844’te doğrudan Çar’a bağlı olarak Kafkasya Genel Valiliği oluşturuldu ve M. Vorontsov da ilk Kafkasya Genel Valisi olarak atandı .
Önce Kafkasya Genel Valiliğine bağlı olarak, Tiflis, Kutais, Şamahı ve Derbend’den oluşan dört Guberniya (Vilayet) kurulmuş, birkaç yıl sonra ise Ermeni Vilayeti’nin yerine, 1 Ocak 1850’de Erivan Guberniyası (Vilayeti) oluşturularak, Nahçivan ve Ordubad Kazaları da bu vilayete dahil edilmiştir .
Şimdiki Ermenistan arazisine bu tarihten sonrada Ermeni göçü devam etmiş, özellikle 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşları sonrası 1890’lı yıllarda meydana gelen Ermeni İsyanları esnasında 400 bine yakın Ermeni Kafkasya’nın çeşitli bölgelerine göçüp yerleşmişlerdir.
N.Şavrov, 20. yüzyılın başlarında Zakavkasya’da yaşayan 1.300.000 Ermeni’den bir milyonunun Ruslar tarafından göçürülerek yerleştirildiklerini eserinde kaydetmektedir .
Kafkasya Genel Valiliği tarafından oluşturulan Zakafkasya İstatistik Komitesi tarafından yapılan nüfus sayım sonuçlarına göre; Erivan Vilayeti’nde yaşayan ahalinin dağılımına ait 1886, 1897, 1902, 1908, 1915, 1917 yıllarının istatistikleri, geçen yüzyıla yakın bir süre içerisinde, 1827’de, 25 bin yerli Ermeni ahalisi olan şimdiki Ermenistan arazisinde Ermenilerin sayısının, daha önce belirtilen İran’dan ve Türkiye’den Ermenilerin göçürülmeleri ve bölgenin yerli halkı olan Türklerin bölgeden uzaklaştırılmaya çalışılması ile arttığını ve Türk nüfusa oranla bir miktar üstünlük sağladığını göstermektedir. Rus Kafkasya Genel Valiliği tarafından yayınlanan “Kavkazski Kalender”lerden çıkarılan ve Azerbaycan Cumhuriyeti Merkezi Devlet Yeni Tarih Arşivi’nde bulunan bu istatistikler aşağıda verilmiştir:
Bu istatistiklerden kolayca anlaşılacağı gibi, bir taraftan Ermeniler İran ve Türkiye’den Erivan Vilayeti arazisine göçürülmesine ve diğer taraftan bölgedeki Türkler çeşitli bahane, tazyik, kırım ve zulümlerle bölgeden uzaklaştırılmalarına rağmen 1917 yılına gelindiğinde bütün Erivan Vilayeti’nin % 40’a yakın nüfusu Türk’tür. Bu vilayetin Şerur-Dereleyez, Sürmeli, Nahçivan bölgelerinde Türkler büyük çoğunluktadır. Erivan bölgesinde ise ahalinin % 45’i Türk’tür. Rus nüfus istatistiklerinde göze çarpan diğer bir özellik Kafkasya’daki Türk nüfusun Müslüman genel kimliği ile bazen de Tatar ismi ile kayıtlara geçirilmesidir. Kafkasya’da yaşayan diğer milletler, kendi adları ile bu istatistiklere geçirilirken, Çarlık Rusyası’nın bu yaklaşımı; Türklere karşı düşmanca tavrının ve onları Türkiye Türklerinden ayırma siyasetinin bir ürünü olduğu açıktır. Örneğin yukarıda verilen 1902 yılı nüfus istatistiklerinde Ruslar, Ermeniler, Müslüman Gürcüler, Müslüman Kürtler, Yezidi Kürtler, Yahudiler, Polyak ve Çıganlar ayrı ayrı kendi adları ile yer alırken, yalnız Türkler Müslüman genel kimliği ile verilmiştir.
Rusların bölgeyi istila ederek, bölgenin demografik yapısını değiştirmek üzere yaptığı çalışmalara, Ermenilerin Büyük Ermenistan Devleti kurma hayali de eklenince Erivan Bölgesi’ndeki Türklerin vaziyeti çok daha kötüleşmiştir. Özellikle 1890’da Tiflis’te kurulan Taşnaksütyun un 1904’te, kuracağı Büyük Ermenistan Devleti’nin sınırlarına Kafkasya’yı dahil etmesi ile Türklere karşı Ermeni terör hareketleri de artmıştır .
Ermenilerin bu hareketleri 1890’lı yıllarda, Rusların dahi tepkisine sebep olmuştu. Çarlığın kaynaştırma siyasetinin Ermeni milliyetçiliği ile çatışması sonucu, kısa bir süre için Rus-Ermeni dostluğu bozulur gibi olmasına rağmen, 1905’te Varontsov Daşkov’un Kafkasya Genel Valiliği’ne atanması ile sorunlar çözülmüş ve Varontsov Daşkov’un Ermeni yanlısı tutumu Taşnak Ermenilerini iyice cüretlendirmiştir. Bunun sonucunda 1905-1907 yılları arasında Kafkasya’da Ermeni-Türk çatışmaları başlamıştır ki, yıllardır teşkilatlanarak silahlanan Ermeniler Erivan, Nahçıvan, Ordubad, Karabağ, Şuşa, Gence, Bakü ve Şirvan’da silahsız ve müdafaasız kendi hallerinde yaşayan Türklere saldırarak, onları kırmaya, öldürmeye başlamışlardır . Erivan Vilayeti bölgesinde Ermenilerin Rus işgalinin ilk günlerinden başlayan terör hareketleri 1905-1907 yıllarında kitlesel kırgınlara dönüşmüş ve bunun sonucunda pek çok Türk bu bölgeden göçmek zorunda kalmıştır .
Ermenilerin Türklere karşı katliamları Birinci dünya Savaşı esnasında ve sonrasında da devam etmiş ve özellikle 1918-1920 yıllarında, Rusların 28 aralık 1917 Erzincan Mütarekesi ile işgal ettikleri bölgelerden çekilmeye başlanması ile Türkiye’nin Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde Ermenistan’ın her bölgesinde Taşnak Ermenileri tarafından Türk soykırımı gerçekleştirilmiştir .
Erivan Vilayeti’nde (1918’den sonra Ermenistan Cumhuriyeti) 1918-1920 yılları arasında, Taşnak Hükümeti ve Taşnak Ordusu tarafından gerçekleştirilen “Türk Soykırımı” esnasında şimdiki Ermenistan bölgesinde yaşayan 575 bin Türk’ten 565 bini soykırıma ve sürgünlere maruz kalmıştır . Bu rakamı Ermeni araştırmacısı Zevan Korkodyan’ın kendisi “Sovyet Ermenistanı’nın Ahalisi son yüzyılda 1831-1931” adlı, Erivan’da, 1932’de, Ermenice olarak yayınlanan eserinde tasdik etmektedir. Z.Korkodyan’ın tespitlerine göre; Sovyet Ermenistan Hükümeti’ne Taşnaklardan toplam 10 binden biraz fazla Türk kalmıştır .
Birinci Dünya Savaşı öncesinde (1914) Erivan Vilayeti’nin Türk ve Ermeniler dahil toplam nüfusu 1.014.255’tir. 1914-1919 yılları arasında Türkiye’den Erivan Vilayeti’ne 300 bin Ermeni gelmiştir . Bu rakamı üstteki rakama ilave ettiğimizde 1.314.255 etmektedir. Bu yıllar arası bu nüfustaki doğal artışı da hesaba aldığımızda 1922 yılına geldiğinde Erivan Vilayeti’nin nüfusu 1.400.000 civarında olması gerekir.
Ancak Sovyet Ermenistanı’nın 1922’de yaptığı nüfus sayımında bütün Ermenistan’daki nüfus 772.052’dir . Aradaki fark 600 binden fazladır. Bu durum dikkate alındığında Türklerin ne kadar büyük bir soykırıma maruz kaldıkları ortaya çıkmaktadır.
Ermenistan’da Sovyet hakimiyetinin kurulması ve Türkiye ile yapılan Kars Antlaşması sonrasında, Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti’nin teşebbüsü ile daha önceden Ermeni Taşnak zulmünden İran ve Azerbaycan’a göçen Türklerden 60.000 kişi Ermenistan’daki ata topraklarına dönmüşlerdir. Bunların gelmesi ile Ermenistan’da 1922 yılındaki Türk nüfusu 72.596’ya ulaşmıştır . Bu sayı 1926’da 84.717’ye, 1939’da ise 130.800’e yükselmiştir .
Ermenistan’da yaşayan Türkler için 70 yıllık Sovyet döneminde de acılı günler sona ermemiştir. 1948-1953 yılları arasında Stalin, Harutyunov ve Mikoyan üçlüsü Ermenistan’da yaşayan Türklere karşı bir sıra baskı tedbirleri uygulamış ve binlerce Türk bu topraklardan başka yerlere sürülmüştür. En son Ermenistan 1988’de başlattığı etnik temizleme politikası sonucunda, 1988-1990 yıları arasında 200 binden fazla Türk’ü Ermenistan’dan sürgün etmiştir .
1827’de nüfusunun hemen hemen tamamı Türk olan bugünkü Ermenistan arazisinde, yukarıda belirtilen süreçte, soykırım ve göç ettirmeler sonucunda 1990 yılına gelindiğinde bir tek Türk dahi bırakılmamıştır. 1827’de Rusların bölgeyi istilasından önce 25 bin civarında Ermeni’nin yaşadığı şimdiki Ermenistan Devleti arazisinde bugün yalnız Ermeniler ve Yezidi Kürtler yaşamaktadır. Bu da geçen 163 yıl esnasında bölgenin demografik yapısının tamamıyla değiştirildiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Yavuz Aslan
* Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü