Kasım 1920’de Ermenistan Cumhuriyeti Bolşevikler tarafından devrildi ve Sovyet hükümeti kuruldu. Milli birlik ve beraberlik ideolojisi gereğince Ermenistan’dan zorla göç ettirilmiş Azerbaycan Türkleri geri getirilmeye başlandı. Ermenistan Halk Komiserleri Sovyeti Başkanı Myasnikyan 27 Nisan 1922’de İran hükümetine yazdığı bir mektupta İran’a göç etmiş Azerbaycan Türklerinin geri dönmeleri için onlara yardım etmelerini, ulaşım ve gerekli belgelerin verilmesinde kolaylık sağlamalarını rica etti. Rusya’nın İran Büyükelçiliği bu nedenle özel komisyon kurdu. Komisyon aracılığıyla Zengibasar ve Gemerli ahalisi geri döndü ve döndüklerinde çok ciddi sorunlarla karşılaştı. Taşnak hükümeti onların menkul ve gayrimenkul emlaklarını müsadere etmişti ve birçok insan geri dönmek istemiyordu. Ancak daha sonra Ermenistan Askeri Devrim Komitesi göçmenlerin geri dönmelerine kolaylık sağlamak amacıyla bu kararı yürürlükten kaldırdı ve Sovyet hükümetinin hayatlarına garanti verdikten sonra Azerbaycan Türkleri geri dönmeye başladı. Geri dönen Azerbaycan Türklerini yerleştirmek için Dışişleri Komiserliği ve Adalet Komiserliği özel program hazırladılar. Azerbaycan Türkleri arasında siyasi propagandanın daha geniş yapılması için Süleyman Nuri Ermenistan Devrim Komitesine üye seçildi. Nuri, İran’a giderek Sovyet hükümetinin göçmenlere yardım edeceğini, Taşnak hükümeti zamanı yaşamış oldukları zulmü ve haksızlıkları bir daha yaşamayacaklarını anlatıyordu. Anavatandan zorla göç ettirilmiş insanlar geri dönmesi sonucunda 1922’de onların sayısı 77767, 1931’de ise 105838 olmuştu.
Myasnikyan, Khorhurdayin Hayastan (Sovyet Ermenistan’ı) ve Hayastanı Karmir Banak (Ermenistan Kızıl Ordusu) gazetelerinde yazdığı makalede Taşnak hükümetinin devrilmesi ve Sovyet hükümetinin kurulmasında Azerbaycan Türklerinin de büyük emeği olduğunu ve Abbaskulu Şadlinski’nin komutanlık ettiği “Kırmızı Tabur”un Taşnaklara karşı kahramanca mücadele verdiğini ifade etmiştir.
Ermenistan Devrim Komitesi geri dönen Azerbaycan Türklerinin barınmaları ve sosyo-kültürel faaliyetlerini ön plana çıkardı. Sovyet hükümetinin ilk yıllarında Leninakan, Kirovakan ve Dereçiçek’te eğitim kursları düzenlendi. Hatta Ermenistan Halk Komiserleri Sovyeti Başkanı Sarkis Kasyan Ermenilerin yaşadığı bölgelerde Ermeni dilinin, Azerbaycan Türklerinin yaşadıkları bölgelerde ise Azerbaycan Türkcesinin devlet dili olması konusunda kararname imzaladı. Azerbaycan Türklerinin toplu yaşadıkları Amasya, Basarkeçer, Vedi, Karabağlar, Zengibasar ve Krasnoselo illerinde Azerbaycan Türkçe’si devlet dili olarak kullanılmıştır. Bu illerde 1953’e kadar İl Parti Başkanları ve İl Sovyetleri Yönetim Başkanları Azerbaycan Türkleri olmuştur. 1921’de Rençber, Zengi, Kızıl Şafak ve Komünist adlı gazeteler yayınlanmıştır. Bundan başka Sovyet Ermenistan’ı adlı bir gazete de basılmıştır. 1925’den başlayarak Ermenistan Komünist Partisi, Erivan Bölge Komitesinin, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı yayınları arasında Azerbaycan Türkcesinde kitaplar ve broşürler yayınlanmaya başladı.
1920–1935 tarihleri arsındaki dönemi araştırırken dikkati çeken bir noktaya açıklık getirmekte yarar vardır. Dağlık Karabağ’ın Ermenistan ile birleştirilmesini talep eden Ermenistan hükümeti buna paralel olarak Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin bazı haklar tanıdı. Bu hakları öne sürerek görüşme masasında Azerbaycan hükümetinden Dağlık Karabağ konusunda taviz vermeyi talep edeceklerdi. Yapılan uzun tartışmalardan sonra Karabağ’ın Ermenistan ile birleştirilmesi talebi reddedildi. Ancak Karabağ’a özerklik statüsü verildi. Karabağ’ın Ermenistan ile birleştirilmesi başarısızlıkla sonuçlandıktan hemen sonra Ermenistan hükümeti Azerbaycan Türklerine tanıdığı bir çok hakları geri aldı.
Ermenistan hükümeti Azerbaycan Türklerine ait her ne varsa onları ortadan kaldırmaya, tarih sayfasından silmeye çalışıyordu. 1935’e kadar Ermenistan’da köy, kasaba ve coğrafi yer adlarının % 95’i Azerbaycan Türkcesinde idi. Bu iddiamızı Çarlık Rusyası döneminde hazırlanmış askeri haritalar doğrulamaktadır. Burada yaşayan Azerbaycan Türklerini kendi geçmişlerinden uzaklaştırmak için öncelikle yaşadıkları bölgelerin adlarını değiştirmek gerekiyordu ve Ermeniler zaten bu işe daha XIX. yüzyılda başlamıştı. Örneğin, 1828’de İrevan-Yerevan, 1837’de Kever-Nor-Beyazıt, 1840’da ise Gümrü-Aleksandropol olarak değiştirilmişti.
Ermenistan Yüksek Sovyeti kararı gereğince Azerbaycan Türkcesinde olan coğrafi yer adlarının resmi olarak değiştirilmesi 1935’de başladı. Ne yerli Azerbaycan Türk halkından, ne de Azerbaycan devletinden konuyla ilgili ciddi itirazlar gelmediğini gören Ermenistan hükümeti, 1988’e kadar bu konuda 18 karar daha imzaladı. Köy, kasaba ve coğrafi adlar belirli bir plana uygun olarak değiştiriliyordu.
1. Azerbaycan Türklerinin tarihi geçmişini ve soyunu bildiren yer adları: Örneğin, Aşağı Türkmenli-Lusagyuğ (Eçmiadzin), Gorçulu-Mrgaşad (Hoktemberyan), Serdarabad-Hoktember (Hoktemberyan), Bayandur – Vağadur (Gorus), Şirvancıg – Lernakert (Artik).
2. Bazı köy ve kasaba adları Azerbaycan Türkcesinde olduğu gibi Ermenice’ye çevrilmiştir: Örneğin, Armutlu-Tandzut (Hoktemberyan), Taşkala-Karaberd (Ani), Derekent-Dzoraguyğ (Gugrak), Dereçiçek-Tsakhadzor (Razdan), Göl-Liçk (Martuni), Güllübulak-Vardakhpyur (Gukasyan).
3. Bazı köy ve kasaba adları Sovyet hayat tarzına uygun “dostluk ve kardeşliği” simgeleyen adlarla değiştirilmiştir: Örneğin, Karakışlak-Dostluk (Masis), Sultanabad-Şurabad (Amasya), Cücekent-Kızılşafak (Kalinin), Aşağı Necili-Sayat-Nova (Masis), Çanakçı-Sovetakert (Ararat).
4. Bazı köy ve kasaba adlarını Azerbaycan Türkcesinde olduğu gibi ancak Ermenice telaffuza uygunlaştırmakla değiştirilmiştir: Örneğin, Derabbas-Derbas (Sisian), Deliler-Dalar (Artaşat), Eleyez-Aragats (Talin), Erevus-Arevis (Sisian), Cabud-Kapuyt (Ezizbeyov), Çırpılı-Crapi (Ani).
5. Bazı köy ve kasaba adlarının önünde gelen “Yukarı”, “Aşağı”, “Büyük”, “Küçük” kelimeleri Ermenice’ye çevrilerek “Verin”, “Nerkin”, “Mets”, “Pokr”olarak kullanılmıştır: Örneğin, Yukarı Zağalı-Verin Zağalı (Vardenis), Aşağı Zeyve-Nerkin Zeyve (Eçmiadzin), Büyük Kepenekçi-Mets Kepenekçi (Akhuryan), Küçük Şiştepe-Pokr Şiştepe (Gukasyan).
6. 1935’e kadar değiştirilen köy ve kasaba adları Ermenistan Yüksek Sovyetinin kararı olmadan değiştirilmiştir: Örneğin, Bebirli-Bartsraşen (Ani), Deymedağlı-Şrvenants (Kafan), Tovuzkala-Berd (Şemşeddin), Şirabad-Prakar (Eçmiadzin). Bazen de iki köyü birleştirmekle birinin adını yok ediyorlardı: Örneğin, Ağtala (Kamo), Rehimabad (Masis), Kamışlı (Vardenis).
Azerbaycan Türklerinin simgesi olan köy ve kasaba adlarının değiştirilmesi ile paralel olarak Ermenistan hükümeti 1930-1937’de Stalin’in uyguladığı komünizm için her türlü tehlikeyi yok etme politikasını öne sürerek binlerce Azerbaycan Türkünü Orta Asya’ya sürdü. Onlarca köy tamamen boşaltıldı.
1923’de Dağlık Karabağ’a Azerbaycan merkezi yönetimine bağlı özerklik statüsü verilse de Ermeniler Karabağ’ın Ermenistan ile birleştirilmesi konusunu her zaman gündemde tutmayı başardılar. 1918–1923 yıllarında gelişen olaylarda önce bağımsız Azerbaycan hükümeti, sonra da Sovyet Azerbaycan’ı hükümeti Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin hayatını garanti altına almak için hiçbir girişimde bulunmadı. Birinci hükümet 18 aylık iktidarı boyunca içinde bulunduğu zor şartlardan dolayı bunu yapmaya zaman bulmadı. Ancak Sovyetler zamanı sosyalist ideolojiyi benimseyen Azerbaycan Bolşevikleri, Dağlık Karabağ’a özerklik statüsü verilmesi görüşmelerine başlarken Ermenistan’ın Zengezur ve Gemerli bölgesinde toplu halde yaşayan Azerbaycan Türklerine de özerklik verilmesi konusunu hiç tartışmadılar.
Karabağ’ın Azerbaycan yönetimine bağlı kalması gerçeği ile Ermeniler hiçbir zaman barışmadılar. Nitekim, 1945’de Ermenistan Komünist Partisi Genel Sekreteri Arutyunov Stalin’e mektup yazarak Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a verilmesini rica etti. Stalin, bu konuyla ilgili Azerbaycan Komünist Partisi Genel Sekreteri Bağırov’un da görüşlerini almayı tercih etti. Bağırov, Stalin’e yazdığı mektupta prensip itibarıyla buna karşı olmadığını, ancak buna karşı Ermenistan, Gürcistan ve Dağıstan’da Azerbaycan Türklerinin toplu yaşadıkları bölgelerin Azerbaycan’a verilmesi gerektiğini ifade etti. Ermeniler bu koşullar altında Karabağ’ın Ermenistan’a verilmesinin bir anlamı olmadığını bilerek konuyu kapattı. Ermenistan hükümeti Dağlık Karabağ’ın Ermenistan ile birleştirilmesi konusunu 1964’te Mikoyan ve Ermenistan Komünist Patisi Genel Başkanı, Khuruşov’la görüşünde Kırım’ın Ukrayna’ya verildiğini örnek göstererek Dağlık Karabağ’ın da Ermenistan’a bağlanmasını istedi. Khuruşov ise cevabında “Size Dağlık Karabağ’dan Ermenistan’a taşınmanız için 24 saat ve 12 bin askeri kamyon vermeye hazırım” demiştir. Her ne kadar Karabağ konusunda merkezi yönetimden olumlu cevap almasalar da Ermeniler bu konuda hiçbir zaman taviz vermediler ve propaganda faaliyetlerine devam ettiler.
Azerbaycan Türklerinin zorla göç ettirilmesine 1905-1906’da başlandı. Ermeni ve Rus silahlı çetelerinin saldırıları sonucu binlerle insan öldürüldü veya mecburen göç etmek zorunda kaldı. Göçün ikinci dalgası 1918-1920’de, üçüncüsü 1948-1953’te, dördüncü ve son göç ise 1988-1989’da yaşandı.
Ermenistan hükümeti nüfusunun az olduğunu ileri sürerek yurt dışında yaşayan Ermenileri Ermenistan’a yerleştirmek için 1945’ten itibaren geniş propaganda faaliyetine başladılar. “Nüfus artışı programı” Azerbaycan Türklerinin aleyhine “başarıyla” sonuçlandı. Ermenistan’dan zorla göç ettirilen Azerbaycan Türklerinden daha az sayıda Ermeni kabul edildi. Gerçek amaç nüfus artırmaksa Azerbaycan Türklerine karşı mecburi göç planı uygulanmadan da dışarıda yaşayan Ermenileri yerleştirmek mümkündü. Ancak Ermenilerin amacı Türksüz bir Ermenistan kurmak idi. Dışarıda yaşayan Ermenilerin Ermenistan’a göç ettirilmesi için uygun ortam 1943’te Tahran konferansında ortaya çıktı. Ermeni diasporası Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanı Molotov’a müracaat ederek İran’da yaşayan Ermenilerin Ermenistan’a göç etmeleri için izin istedi. Molotov Stalin’le görüştükten sonra izin verildi. Bu konuyla ilgili olarak SSCB Bakanlar Konseyi Azerbaycan’da kırsal alanların kullanımı, tarıma elverişli bölgelerin kurulması ve yurt dışında yaşayan Ermenilerin göç ettirilerek Ermenistan’dan göç eden Azerbaycan Türklerinin yaşadıkları bölgelere yerleştirilmesi için 23 Aralık 1947 tarih 4083 No’lu “Ermenistan SSCB’den köylülerin ve başka Azerbaycan ahalinin Azerbaycan SSCB’nin Kur ve Aras ovalığına göç ettirilmesi hakkında” ve 10 Mart 1948 tarih 754 No’lu “Göç ettirmenin şartları hakkında” iki karar verdi. SSCB Bakanlar Konseyinin kararı gereğince Azerbaycan Türkleri üç aşamada- 1948’de 10 bin, 1949’da 40 bin, 1950’de ise 50 bin kişi göç etmeli idi. Toplam 100 bin kişinin göç ettirilmesi planlanmıştı. Bu karara karşı Azerbaycan hükümetinden hiç kimse itiraz etmedi, sadece Bakanlar Konseyi Başkanı Kuliyev Molotov’a mektup yazarak Ermenistan’dan göç ettirilen Azerbaycan Türkleri Kur, Aras ovalığına değil, coğrafi bakımdan onların yaşadıkları ortama daha uygun olan Azerbaycan’ın kuzey bölgelerine veya Bakü’ye yakın yerlere göç etmelerine izin verilmesini istedi. Ancak Kuliyev’in bu mektubu cevapsız kaldı ve Azerbaycan hükümeti 14 Nisan 1948 tarih ve 455 Nolu kararı ile SSCB Bakanlar Konseyinin kararlarını uygulamaya koydu.
1 Kasım 1948’e kadar Ermenistan’dan Azerbaycan’a 7747 kişi göç ettirildi. Aynı yıl 2384 kişiden oluşan 429 aile de kendi başına Ermenistan’ı terk ederek Azerbaycan’a geldiler. Aralık ayına kadar ise toplam 11007 kişi Azerbaycan’a göç etti. Göçmenleri Azerbaycan’da barındırmakta bazı sorunlarla karşılaşan hükümet SSCB Bakanlar Konseyine müracaat ederek 1949’da 12–15 bin kişinin göç ettirilmesini istedi. Ermenistan hükümeti ile görüştükten sonra 1949 yılında toplam 15713 kişinin göç ettirilmesi konusunda anlaşma sağlandı. Bunlardan 5420 kişi ilkbaharda, 10293 kişi ise sonbaharda göç ettirilmeli idi. Ancak SSCB Bakanlar Konseyi Ermenistan ve Azerbaycan arasında varılmış anlaşmaya itiraz ederek 1949’da toplam 40 bin kişinin göç ettirilmesini talep etti ve konuyla ilgili Bakanlar Konseyine rapor verilmesini istedi. Kuliyev, SSCB Bakanlar Konseyi Başkan Yardımcısına müracaat ederek ciddi sorunlarla karşılaştıklarını ve 1949 yılında toplam 10 bin kişinin göç ettirilmesini talep etti. 1953’e kadar devlet 53 bin kişiyi Azerbaycan’a göç ettirdi. Bir o kadar da kendi başına göç ederek Azerbaycan’a yerleşti. Göçmenleri yerleştirmek için Azerbaycan’da hiçbir altyapı işleri tamamlanmamıştı. İnsanların barınacak yerleri ve yiyecekleri yoktu.
Stalin’in ölümünden sonra göç durduruldu ve daha sonra göç edenlerin bir çoğu geri dönmeye başladı. Arşiv belgelerinin araştırılmasından Ermenistan’dan Azerbaycan’a 100 bin kişi değil 144.654 kişi göç ettirilmiştir. Göç ettirilen bu insanların yaklaşık 1/3’i açlık ve hastalık gibi nedenlerden hayatını kaybetmiştir. Zorla göç ettirilen 144.654 kişiden hiç biri Karabağ’a sokulmadı. Göçmenlerin bazıları Karabağ’a yerleşmek isteseler de devlet güç kullanarak onları geri götürdü. Örneğin, birkaç aile Martuni ilinin Gişi ve Hunuşnak köyünde sığınsalar da Azerbaycan Göç Ettirme Komisyonunda üst düzey görevlerde bulunan Ermeniler onları zorla çıkardılar.
1949’da göç süreci başlayınca Abovyan Üniversitesinin Azerbaycan Türkcesinde eğitim veren dört fakültesi, bir yüksek okul, yüzlerce orta okul ve lise kapatıldı. Bununla Azerbaycan Türklerine ait ne varsa yok edilmeye çalışılıyordu.
Ermenistan’dan Azerbaycan’a göç ettirilmiş insanların yaklaşık %45’i Stalin’in ölümünden sonra geri döndü. Hükümet ve yerel yönetim geri dönen insanlara elinden geldiği her türlü haksızlıkları yapıyor, yerleşme ve barınmalarına engel oluyordu.
1948-1953’te Azerbaycan Türklerinin zorla göç ettirilmesi olayını değerlendirirken şu sonuçları çıkarabiliriz; amaç, nüfus sayısını arttırmak değil, Azerbaycan Türklerini tamamen göç ettirmek veya hiç değilse sayılarını çok aza indirmek, Azerbaycan Türklerine ait okul, lise, yüksek okul, üniversite, kültür merkezi ve başka sosyal faaliyet merkezlerini kapatmaktı.
Ermenistan Komünist Partisi Merkez Komitesinin Ocak 1975 tarihli genel toplantısında konuyla ilgili sunulan raporlarda Azerbaycan Türklerinin boşalttığı 476 köye Ermenilerin yerleştirilmediği ve bu köylerin boş kaldığının gösterilmesi bu iddiayı doğrulamaktadır.
Ermenistan hükümeti 1988’e kadar Azerbaycan Türklerine karşı her tür baskı araçlarını kullanmıştır. 1948-1953’de 100 bin kişinin göç ettirilmesi planlanmıştı ancak uygulamada bazı sorunlar ortaya çıktı ve Stalin’in ölümünden sonra ise göç tamamen durduruldu. 1960’lı yıllara gelindiğinde ise Erivan ve Ermenistan’ın bütün illerinde yüksek görevlerde bulunan Azerbaycan Türklerinin kanunsuz olarak işten çıkarılma süreci başladı. 1965’te Ermenistan hükümeti Moskova’dan sözde Ermeni soykırımının 50. yıldönümünü anmak için izin aldı. 24 Nisan’da 400 bin kişinin katıldığı mitingde “Batı Ermenistan (yani Anadolu) Bizim Olmalıdır!”, “Dağlık Karabağ Bizimdir!”, “Nahçivan Ermenistan Toprağıdır! sloganlarıyla Azerbaycan ve Türkiye’ye karşı gösteriler yapıldı. Bu tarihten itibaren hükümetin ve Ermenilerin Azerbaycan Türklerine karşı baskıları daha da arttı. Her yıl düzenlenen anma törenlerinde Ermeni gençleri Azerbaycan Türklerinin yaşadıkları bazı köylere hücum ederek taraflar arasında ciddi sorunlara neden oluyorlardı. Ermenilerin iddia ettiği gibi Karabağ harekatı 1980’li yılların ikinci yarısından sonra Gorbaçov yönetiminin uyguladığı glasnost (açıklık, aleniyet) ve perestroyka’nın (yeniden yapılanma) politikasının sonucu değildir. Taşnak Komitelerinin Azerbaycan ve Türkiye’ye karşı uyguladığı politika Sovyet Ermenistan’ın resmi politikası olmuştur. 1988’e kadar Ermenistan’da Azerbaycan ve Türkiye düşmanlığını anlatan yüzlerce kitap basılmıştır. Hatta ortaokul ve lise tarih kitaplarında sözde Ermeni soykırımından bahsedilmiş, Türklerin Ermenileri katlettiği ifade edilmiştir. Ermeniler“mets yegern” (büyük katliam) konusunu Ermenistan Sovyet ansiklopedisinde daha geniş olarak ele almışlardır. Nitekim, ansiklopedinin bütün ciltlerinde Türkiye’de Ermenilerin yaşadığı köylerin adı verilmiş ve köy sakinlerinin Türkler tarafından katledildiği yazılmıştır. 1960’lı yıllardan başlayarak Ermenistan hükümeti gayrı-resmi olarak Ermeni yazarları ve tarihçilerini 1918–1920 Taşnak hükümetinin Ermenistan’ın milli devlet kurumu ve Karabağ’ın Ermeni toprakları olduğu propagandasını yapmaları için örgütledi. Ermeni hükümetinin örgütlediğini iddia ediyoruz, çünkü o zamanlar merkez ve yerel yönetimin izni olmadan hiç kimse bu işe kalkışamazdı, kalkışsa bile başarılı olamazdı.
1976’da Sovetakan Grakanutyun (Sovyet Edebiyatı) dergisinin 8. sayısında editör Stepan Kurtikya’nın “Milli Özgürlük Mücadelesinin Vakayinamesi” adlı bir makalesi yayınlandı. Kurtikyan, Taşnaksutyun hükümetinin iki yıllık iktidarının Ermenilerin özgürlük mücadelesinin şerefli sayfası olduğunu, Sovyet hükümetinin ise Ermenilerin bağımsızlık tarihini silmeye çalıştığını ifade etmişti. Makale büyük yankı uyandırdı, Ermenistan Komünist Partisi Merkez komitesinde tartışıldı ve Kurtikyan “ciddi” bir şekilde eleştirildi.
1980’li yılların başlarından itibaren Ermenistan’ın ayrı-ayrı bölgelerinde Azerbaycan Türklerine karşı saldırılar başladı. 24 Nisan 1983’te Zengibasar’da (Masis) bir gurup Ermeni Azerbaycan Türklerinin düğününü basarak bir çok insanı yaraladılar. Ermeniler, Türklerinin mezarlarını dağıtmaya başladı. Bu olayı Zengibasar Emniyet Müdür Yardımcısı Anastas İskenderyan organize etmişti. Ermenilerin bu tutumu ciddi karışıklığa neden oldu. İtiraz seslerini duyurmak için Zengibasar’ın Azerbaycan Türk ahalisi Türkiye-Ermenistan sınırına toplanarak sınır hattını geçmeye çalıştılar. Moskova’nın müdahale etmesiyle çıkabilecek olaylar önlendi. Olayların sorumlusu olarak Zengibasar Komünist Parti Komitesi Başkan Yardımcısı Azerbaycan Türkü olan Memmedov görevinden alındı. Bu olaydan sonra Azerbaycan Türklerine karşı resmi hükümet dairelerinden ciddi baskılar yapılmaya başlandı. Üst düzey görevlerde bulunan Azerbaycan Türkleri görevlerinden alındı.
1988-1989’da Azerbaycan Türklerinin Katliamı ve Tehcir Edilmesi
1987 sonlarına doğru Karabağ sorununun ortaya atılmasıyla durum daha da ciddileşti, Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türkleri ciddi tehlikeyle karşı karşıya kaldı. 1987’den başlayarak Ermeniler Karabağ’ın Ermenistan’a birleştirilmesi konusunu uluslararası gündeme taşımaya başladı. 18 Kasım 1987’de Gorbaçov’un ekonomik danışmanı Abel Aganbekyan Fransa’nın L’Humanite gazetesine verdiği demeçte Karabağ’ın ekonomik ve siyasi “sorunları” hakkında bilgi vererek Karabağ’ın Ermenistan’a birleştirilmesi gerektiğini ifade etti. Aganbekyan’nın bu konuşmasını Avrupa ve Amerika’daki Ermeni gazeteleri manşetten verdi. Moskova, Aganbekyan’ın verdiği demeçle ilgili açıklama yapmaktan kaçındı. Bu Ermenileri daha da cesaretlendirdi, artık, Erivan sokaklarında yapılan mitinglerde sadece Dağlık Karabağ’ın değil, Nahçivan’ın da Ermenistan ile birleştirilmesi gerektiği bildiriliyordu. 1988’de on binlerce Ermeni sokaklara çıkarak Sovyet bayrağını yaktılar ve Ermenilerin bölücü faaliyetlerini eleştirdiği için Pravda (Gerçek) gazetesinin yayınlanmasını engellediler.
20 Şubat 1988’de Dağlık Karabağ Halk Delegeleri Yüksek Sovyeti, bölgenin Ermenistan’a birleştirilmesi hakkında karar aldı. Azerbaycan Yüksek Sovyeti bu kararı reddettikten sonra olayların yönü tamamen değişti. Ermenistan’da yapılan mitinglerde Azerbaycan Türklerinin derhal ülkeyi terk etmeleri isteniliyordu. Mayıs ayından itibaren Ermeni silahlı çeteleri Azerbaycan Türklerinin yaşadığı köylere hücum etmeye başladı. Ermenistan güvenlik güçleri Azerbaycan Türklerine karşı yapılan saldırıları önlemektense, çetelerle birlikte hareket ediyor, Azerbaycan Türklerinin yaşadıkları köyleri derhal boşaltmalarını istiyordu. Ermenistan radyo ve televizyonu da gerçek dışı haberler yayınlayarak, etnik düşmanlığı daha da alevlendiriyordu. Mayıs 1988’den itibaren Azerbaycan Türklerine karşı yapılan baskılar daha da arttı. Onlara gıda ürünleri ve günlük tüketim malları satılmıyor, hastanelerde sağlık hizmetleri verilmiyordu. Ermenilerin baskılarına dayanamayan, Azerbaycan hükümetinden hiçbir destek almayan Azerbaycan Türkleri baskılara dayanamayarak, Azerbaycan’a göç etmek zorunda kaldı. 230 bin Azerbaycan Türkü yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan zorla çıkarıldı. 1988–1989 yıllarını arasında toplam 214 kişi Ermeniler tarafında katledildi. 1918 olaylarında binlerce Azerbaycan Türkünü katleden Njde’nin anısına Mart 1989’da Gafan’da dikilen anıtın açılış töreninde bir konuşma yapan Gafan İl Komünist Parti Başkanı Mkrtçyan şöyle demişti: “…Siz çok çalıştınız, ancak Ermenistan’dan Azerbaycan Türklerini çıkaramadınız. Sizin büyük arzunuzu torunlarınız yerine yetirdi. Şimdi, Ermenistan’da bir kişi olsun bile Azerbaycan Türkü kalmamıştır”. Zengibasar, Vedi, Basarkeçer (Vardenis), Amasya ve Erivan’da yaşayan Azerbaycan Türkleri daha zor şartlar altında göç etmek zorunda kaldı. Ermenistan Bakanlar Konseyi eski Başkan Yardımcısı Arutyunyan’ın elebaşı olduğu silahlı Ermeni çeteleri köylere hücum ederek evleri yağmaladı, Azerbaycan Türkleri zorla göç ettirildi. 1989’da Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin tamamı Ermenilerin yaptığı zulme dayanamayarak Azerbaycan’a sığındı.
Hatem CABBARLI, “Geçmişten Günümüze Ermenistan’da Azerbaycan Türkleri” makalesinden alıntı www.eraren.org