Uzun yıllar Osmanlı Devletinde tüm halkla barış içinde yaşayan ve millet-i sadıka olarak adlandırılan Ermeniler büyük devletlerin piyonu olarak tarih sahnesine çıkıp vahşi yüzlerini tüm dünyaya gösterdiler.
SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMININ GERÇEK YÜZÜ
Uzun yıllar Osmanlı Devletinde tüm halkla barış içinde yaşayan ve millet-i sadıka olarak adlandırılan Ermeniler büyük devletlerin piyonu olarak tarih sahnesine çıkıp vahşi yüzlerini tüm dünyaya gösterdiler. Ermeniler Osmanlı devleti zayıflamaya başlayıp, misyoner okulları kurulup, hemen her konuda Avrupa´nın müdahalesine maruz kalınca, Türk-Ermeni ilişkilerinde de bir bozulma devri başlamıştır. Bazı devletler, Osmanlı devletini bölerek bölgesel çıkarlarına ulaşabilmek için, Ermenileri Türk toplumundan koparmayı hedeflemişlerdir. Özellikle Avrupa´nın bazı büyük devletleri “ıslahat” adı altında bir yandan Osmanlı devletinin iç işlerine karışırken, bir yandan da Ermenileri Osmanlı yönetimine karşı teşkilatlandırmışlardır.
Böylece ülke içinde ve dışında teşkilatlanan ve silahlanan Ermeni komiteleri ile Ermeni kiliselerinin kışkırtıcı faaliyetleri sonucunda, Ermeni toplumu yavaş yavaş Türklerden uzaklaşmaya başlamıştır.
Türklerin iyi tutumuna karşın, yabancı devletlerle işbirliğine girmek suretiyle Türklerle mücadeleye başlayan Ermeniler, Batının desteğini alabilmek için kendilerini “ezilen bir toplum” olarak göstermeye ve “Anadolu üzerindeki egemenlik haklarını Türklerin gasp ettiği” iddiasını dile getirmeye başlamışlardır.
Ermeni isyanları özellikle Doğu Anadolu´dan başlayarak diğer bölgelere yayılmıştır. Erzurum ve çevresinde Rus işgalinin genişlemesiyle Ermeniler, “Müslüman halkın kanını kendilerine mubah” görmüşler ve bir Alman generalinin ifadesiyle, “Bu bölgedeki Müslüman halkı silip süpürmeye başlamışlar”dır. Ermeni çetelerinin bu tür zulüm ve eylemleri sürerken, güvenlik kuvvetleri tarafından Ermenilerin yaşadıkları bölgelerde yapılan aramalarda pek çok silâh ve cephane ele geçirilmiştir. Artık devletin varlığını ağır bir şekilde tehdit eden bu durum, biraz daha hoşgörü gösterildiğinde, devletin telafisi mümkün olmayan sonuçlara sürükleneceğini göstermekteydi.
İngiltere ve Rusya tarafından tarih sahnesine sunulan Ermeni Sorunu, aslında emperyalizmin Osmanlı devletini yıkma ve paylaşma politikasının bir uzantısıdır. Sözde Ermeni soykırımı iddiaları ve yalanları da işte bu politikanın propaganda ürünüdür!..
Savunmasız ve kendi halinde yaşamlarını sürdüren Türk köylerine baskın yapan Ermeniler, camilere topladıkları Türkleri canlı canlı yakmış, erkeklerin göğüs ve bacaklarındaki kaba etlerini keserek gömlek ve pantolon cebi açmak gibi korkunç işkence ve katliamlar yapmıştır.
Bütün bu isyan ve olaylar Ermeni Komitelerince Ermenilerin “Türklerce katledilmesi” olarak tanıtılmış ve Batı ülkelerine, Hristiyan kamuoylarına bu şekilde yansıtılarak büyük bir gürültü koparılmıştır. Bu amaçla hiçbir yalandan kaçınılmamış, olaylar tahrif edilmiştir. Anadolu´nun en ücra köşelerine kadar dağılmış Hristiyan misyonerler ile büyük devletlerin Konsoloslukları ve İstanbul´daki Büyükelçilikler bu propagandanın Batı kamuoylarına iletilmesinde ve benimsetilmesinde büyük bir rol oynamışlardır. Buna Batı basınının bu yoldaki yayınları da eklenince, Hıristiyan kamuoyları Ermenilerin gerçeklerle hiçbir ilgisi bulunmayan mesajlarını benimsemeye başlamışlardır. Esasen, kendi devletlerinin politikaları da bu mesajların benimsenmesini gerektirmekteydi. Üstelik, Batı´ya göre bu “Hristiyanlarla Müslümanlar arasındaki bir çatışmaydı ve vahşi Müslümanlar masum Hristiyanları katletmekteydi.” Öyle ise, yapılacak iş Müslümanlara karşı Hıristiyan Ermenileri desteklemek ve himaye etmekti. Gerçekten de böyle yapılmıştır.Ancak meselenin aslının hiç de böyle olmadığı ve Ermeni komitelerinin bu propagandasının altında büyük devletleri Osmanlılara karşı silahlı müdahaleye zorlamak amacının yattığı belgelerle sabittir.
Savunmasız ve kendi halinde yaşamlarını sürdüren Türk köylerine baskın yapan Ermeniler, camilere topladıkları Türkleri canlı canlı yakmaktan, erkeklere göğüs ve bacaklarındaki kaba etlerini keserek gömlek ve pantolon cebi açmak gibi korkunç işkence ve katliamlar yaptı.
Ermeni sorununun ortaya çıkışından bugüne kadar, katliamı ve katletmeyi meslek edinen Ermeni terörünün amacı; tarihi gerçekleri tamamen görmezlikten gelerek, sözde Ermeni soykırımı iddialarını ve Ermenilerin taleplerini dünya kamuoyuna duyurmaktır. Ulaşmak istediği son ise, “Büyük Ermenistan” rüyasıdır.
Osmanlı Devleti’nin “Millet-i Sadıka” (sadık millet) olarak tanımladığı Ermeniler 19.y.y.ın ikinci yarısından itibaren Avrupalıların kışkırtıcı faaliyetlerine kanmışlar, düşmanca bir tavır alarak çeşitli isyanlar çıkarmaya başlamışlardır. Doğu Anadolu’da savunmasız durumdaki kadın, çocuk ve yaşlıları hunharca katletmekten geri durmamışlardır. Buna rağmen Osmanlı Devleti onları sadece Suriye’ye göç ettirmekle yetinmiştir. Bu olay Türklerin Ermenileri katli şeklinde anlatılmış ve bu sorun değişik zamanlarda bu gün bile karşımıza çıkmaktadır.Tehcir Kanunu’nu (zorunlu yer değiştirme) imzaladığı için Talat Bey en büyük düşman olarak görülmüş Berlin’de bir ermeni tarafından öldürülmüştür. Sonraki tarihlerde ASALA adındaki Ermeni Terör örgütü terörist faaliyetlerde bulunarak Avrupa’daki büyük elçilerimize yönelik suikastlar düzenlemişlerdir. Çeşitli Avrupa ülkelerinde 24 Nisan 1915 Ermeni katliamı anısına anıtlar dikilmektedir. Ermenilerin 1874’ten 1985 yılına kadar sözde soykırımla ilgili yayınladıkları Avrupa dillerindeki eserlerin sayısı 3582’dir. Çoğunun önsözünü o zamanın başbakanları, dış işleri bakanları , tarihçileri ve ünlü edebiyatçıları yazmışlardır.Ermeni örgütleri bu eserleri mükemmel bir dağıtım sistemine bağlamış , gazetelerde eleştiriler yapılmasını sağlamış ve bir Avrupa ve Dünya kamuoyu oluşturulmasında en akıllı yolu seçmişlerdir.
Türkiye, tehcir sırasında ve sonrasında gerçekleşen Ermeni ölümlerine; savaş koşulları, hastalıklar ve zorunlu göçü kolaylaştıracak yeterli imkânın bulunmamasının neden olduğunu, dünya kamuoyuna anlatmıştır. Türkiye’nin soykırım iddialarının açıklığa kavuşturularak, gerçeklerin gün yüzüne çıkarılması için her iki ülkenin devlet arşivlerinin karşılıklı açılması ve tarihçilerce incelenmesi isteğine ise, Ermenistan olumlu yanıt vermemektedir. (sabanozu.meb.gov.tr)