Hocalı’da esir olarak kurtulan Kerimov: Babama son bir kez doyasıya sarılamadım
Ermeni askerlerinin 26 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan’ın Hocalı ilçesinde 613 sivili hunharca öldürdükleri katliamın acısı hala tazeliğini koruyor. Katliamın hayattaki şahitleri, Ermenilerin kadın, çocuk, yaşlı demeden, sivil halka yaptıkları insanlık dışı uygulama ve işkenceleri anlatırken adeta o günleri tekrar yaşıyor. Katliam sırasında babasıyla birlikte 25 akrabasını kaybeden ve Ermenilerin eline esir düşen Ebülfet Kerimov, yaşadığı vahşeti Cihan Haber Ajansı(Cihan) muhabirine anlattı. O zaman 31 yaşında olan Kerimov, Ermenilerin hücumundan önce annesini ve ailesini Bakü’ye akrabalarının yanına bırakarak memleketi Hocalı’ya geri döner. Cephede gönüllü olarak savaşan Kerimov, bir yandan da İkinci Dünya Savaşı’nda ayağından sakatlanan gazi babasına bakar. Şubat ayının en soğuk günlerinden 26 Şubat’ta Ermeni askerlerinin bölgeye yakın Sovyet askeri birliklerinin de desteği ile taarruzu başlaması üzerine, babasını da sırtına alarak memleketinden çıkmak zorunda kalır.
Ebülfet Kerimov o günleri şu şekilde anlatıyor, ” Babamla birlikte Hocalı’dan çıktığımızda ilçemiz adeta ateş topuna dönmüştü. İnsanların her biri bir tarafa kaçışıyordu. Ermenilerin geldiği tarafın ters istikametinde ilçeyle ormanı bir birinden ayıran Karğar nehrini geçerek ağaçlık alana doğru yürüdük. Babamın ayağı sakat olduğundan dolayı nehri geçmek için sırtıma aldım, gecenin karanlığında dengemi kaybedince ikimizde suya düştük. Yavaş ilerleyebildiğimiz için birlikte hareket etmeye çalıştığımız gruptan ayrı düştük. Gecenin karanlığı, ıslak elbiseler, dondurucu soğuk, kar, tipi ayrıca Ermenilerin aralıksız silah ateşi. Adeta her han ölümle burun burunaydık.”
HER TARAF CESET DOLUYDU
Kerimov söz konusu tarihte şiddetli kar yağışı ve tipi olduğundan dolayı ayak bastıkları karın altında bazen cesetlerin çıktığını, söyledi. Kerimov ” Açılan ateşten yaralanan zaten ölmüş demekti çünkü, ormanda açık alanda uzun süre hareketsiz kalanlar hemen donuyorlardı.” diyor.
Ebülfet Kerimov, korku dolu gecede uzun süre babasıyla yola devam eder, sabaha karşı ormanın içerisinden ince bir duman görürüler. Babasını çalılık bir alanda sakladıktan sonra sürünerek dumana doğru gider. Mahallesinden yaşlılar, kadın ve çocuklardan oluşan 12 kişiyi yanan ateşin başında bulduğunda bir nebze de olsa sevinir. Babasını alarak ateşin başına gelir.
Geceleri daha önce savaşı iliklerine kadar yaşayan babasıyla koyun koyuna yatan Kerimov, her 10 dakikada birbirlerini uyumama konusunda uyarırlar. Kerimov, ” İki gün ıslak ve soğukta kaldığı için ayaklarımı hissetmiyordum. Acısını babama hissettirmemek için çalışsam da babam çektiğim ızdırabı yüzümden okumuştu. Artık soğuktan ayaklarımı hissetmediğimi söyledim. Benimle yan yana yatan babam sürünerek ayak ucuma geçti ve ayaklarımı koltuğunun altına aldı. Bu şekilde ne kadar tuttuğunu bilmiyorum, meğer ayaklarımı şimdi kullanabiliyorsam, bu babamın kendisinin donma pahasına ayaklarımı koltuğunun altında ısıtmasından dolayıdır. “diyor.
HERKES DONMUŞTU
Kerimov, sık çalılıkların bulunduğu ormanlık alanda kurulu olan sözde kamplarından gün ağardığında babası, yaşlı bir teyze ve yarı baygın bir yaşlı dışında çoluk çocuk herkesin donarak öldüğünü göz yaşıyla anlattı. Kerimov babasının bu yolun sonunun olmadığını anlayınca kendilerini burada bırakarak canını kurtarmasını istediğini, ancak kabul etmediğini aktarıyor. Kerimov babasını terk etmesini ise göz yaşlarıyla anlatıyor: “Babam kendisini bırakıp gitmeyeceğimi anlayınca hiç olmazsa gidip yardım getirmem konusunda beni ikna etti. Babama ‘babacığım gideyim ancak bu gidiş normal gidiş değil ne olur sana doyasıya bir sarılayım ondan sonra gideyim’ dedim. Babam benim yüzüme bakmıyordu belki de bakamıyordu sadece eliyle ve kısık bir sesle bana ‘git’ dedi”
Babasından ayrılan ve Ağdam ilçesi istikametine doğru yaklaşık 2 saat yürüyen Kerimov yolda Azerbaycanlı zannettiği ve Azerbaycan dilini eksiksiz konuşan silahsız birisiyle karşılaşır. Karşılaştığı kişinin Ermeni olduğunu anlamayan Kerimov çalıların altından silahlı bir Ermeni askeri çıkınca düştüğü tuzağı anlar ancak artık iş işten geçmiştir.
İŞKENCELERLE DOLU ESARET HAYATI
Kerimov, Ermeni askerleri tarafından yakalandığı andan itibaren dayak hakaret akla gelebilecek işkencenin her türlüsünün başladığını ifade etti. Yediği dayaktan takati kesilen Kerimov kendisini iki askerin karda sürükleyerek karargaha götürülür. Birkaç gün burada kaldıktan sonra balık istif 19 kişi doldurdukları kamyonetin kasasında Hankendi karakolunun önüne adeta yük boşaltırcasına damperi kaldırarak avluya boşaltılır. Kayıtları esir olarak yapılan Kerimov ve beraberindekilerin çilesi asıl bundan sonra başlar. Kerimov ” Hemen her gece en az 3 veya 4 kez bizi dövüyorlardı. Yerler tahtaydı bizi kaldırıp yere o kadar çok atmışlardı ki tahtaları tutan çiviler dahi çıkmıştı. Zulüm ve işkence dolu geçen her gecenin sabahında 6-7 kişi kaldığımız daracık odanın tabanı kandan kıp kırmızı olurdu,” diyor. Kerimov 55 gün süren esaret hayatında dayak yemedikleri işkenceye maruz kalmadıkları hiç bir günün olmadığını, hatta esir değişimi ile iade edileceği gün bile dövüldüğünü söyledi. Bakü’ye geldikten sonra hemen tedaviye alınan Kerimov, 2 ay tedaviden sonra ayağa kalka bilmiş. Esaretten sonra çocuklarının dahi kendisini tanıyamadığını bildiren Kerimov yaşadıklarından sonra hayatta kaldığı için şükrettiğini söylüyor.
Babasından bir daha haber alamayan Hocalı mağduru Kerimov, yaşananları hatırladıktan sonra kendisine en çok ağır gelen durumun hala dünya kamuoyunun Hocalı faciasını soykırım olarak kabul etmemeleri ve aradan geçen 22 yıla rağmen olaya uluslararası camia tarafından hukuki bir isim verilmemesi olduğunu söyler.
HOCALI’DA NE OLDU
Ermeni askerleri Hocalı’da geçekleştirdikleri katliamla 106’sı kadın, 83’ü çocuk olmak üzere toplam 613 kişi hayatını kaybetti. Katliamdan 487 kişi ağır yaralı olarak kurtulurken, Ermeni askeri birlikleri bin 275 Azerbaycanlıyı rehin aldı. Bunlardan 150’sinin akıbeti konusunda hala bilgi bulunmuyor
www.bugun.com.tr